ZEYNEP'E HAYRANLIK!
O gün evimizde oynayacağımız bir maç vardı. İlk defa bir basketbol maçı izleyecektim. Yalnız mı gitsem acaba diye düşünüyordum ama sonradan yanımda annemin olması beni rahatlatacağını düşünerek ona maça birlikte gitmeyi teklif ettim. Annem kabul etti.
Kalbim pıt pıt atıyordu. Bir türlü maç saati gelmiyordu içimde bayram havası gibi bir mutluluk vardı. Gündüz okulda Melek öğretmen takımı ile toplantı yaptı, bizleri de toplantı odasına aldı, biz de akşam maçta neler yapılacağını dinleyecektik. Tabi durur muyum ben bir nefeste koşarak girdim toplantı odasına. Ön sıraya oturmak istedim. Korktum. Ablalarımdan korktum. Arkadaşlarımdan korktum. Ama yine de oyunumu oynadım toplantı odasına ilk giden olmak istedim. Kazanamadım. Belki kazanabilirdim ama kazanamadım. Ne bilim bu defa yenilmek istemiş de olabilirim.
Tüm takım toplantı salonunda yerini aldı. Hazırlıklarını da önceden yapan Melek öğretmen geldi ve sezonunun ilk maçı olduğunu, seyircimiz önünde basketbol sezonunu açacağımızı, kazanmak için tüm çabamızı vermemiz gerektiğinden söz etti. Basketbol oyununun iki sonucu olduğunu, kazanmanın olduğu kadar kaybetmenin de olduğunu söyledi.
Nedense ben sadece kaybetmenin ne olduğunu biliyordum, kazanmanın nasıl bir şey olduğunu hiç bilmediğimi daha az önce toplantı odasına girme oyununu kaybettiğimi içimden geçirdim o sırada.
Fakat Melek öğretmen kazanacağımızda nasıl davranmamız gerektiğini, kaybettiğimizde de ne yapmamızı kesin bir dille anlattı. Kazandığımızda rakibi kırmadan sevinmeliymişiz, onları tebrik etmeliymişiz. Kaybettiğimizde de kendimizi yıpratacak kadar üzmek yerine önce rakibi kazandığı için tebrik etmek ve daha sonra daha iyisini yapmak için dersler çıkarmak olmalıymış.
Ben de oyunlarımda kaybettiğimde bunu yapıyorum. Daha iyisini yapmak için neler yapmalıyım diye düşünüyordum. Bir şeyler de buluyordum ama yine de kazanamıyordum bir türlü.
Sportmence yarışmalıymışız. Bizim için centilmen olmak önemlidir dedi Melek öğretmen. Basketbola saygı duymalısınız; rakibe, kendinize, seyirciye ve hakeme saygı duymalıyız dedi. Hakem genelde en çok eleştirilen kişi olur ancak biz bunu yapmayacağız çünkü hakemin bir insan olduğu ve onun da hata yapabileceğini bunun için hakemi yargılamak gibi bir hakkımızın olmadığını söyledi.
Sonra ablalarımızın son hazırlıkları için onları spor salonuna alarak bizleri evimize gönderdi. Okuldan eve yürüyerek gidip geliyordum. Evimiz okulum ile aynı mahallesindeydi. Yolda yürürken akşam oynanacak basketbol maçını düşündüm. Evdeki gazetelerin spor sayfalarından kestiğim basketbol alakalı küpürleri düşündüm. Oradaki sahneleri akşam maçta görme umudu da içimi çocuksu bir mutlukla kapladı.
Annem ile salondaki yerimizi aldık, her taraf ışıl ışıldı, müzik sesleri tüm salonu sarmıştı. Takımlar sahaya çıkmış ısınıyorlardı. Melek öğretmen adeta dev gibiydi, sahada takımının başındaydı. Birazdan basketbol şenliği başlayacaktı.
Son hazırlıklar başladı ve takımımızda Zeynep abla, Ayşe abla, Tuba abla, Reyhan abla ve Meryem abla ilk beşiyle saha girdi. Karşılıklı tebriklerden sonra Meryem abla 13 numaralı abla ile hava atışına girdi.
Hakem topu havaya attı Meryem abla topu almayı başardı. Topun Tuba ablaya gitmesiyle Zeynep abla ayakları parkeye basmadan karşı çembere doğru koştu, Tuba abla uzun bir pas attı Zeynep ablaya. Zeynep ablayla birlikte koşan 22 numaralı abla havadan gelen topa hamle yaptı ancak top bu ablanın parmaklarının ucundan geçerek Zeynep ablaya geldi. Topu yakalayan Zeynep abla 1, 2 adım attıktan sonra topu yumuşak bir şekilde cama attı. Camdan seken top çemberden geçti ve file kısa bir mola verdikten sonra parkeye düştü. Muhteşem oley sesleri içerisinde tabelaya 2-0'lık üstünlüğümüz yazıldı.
Zeynep ablayı tüm maç boyunca hayranlıkla seyrettim ve hep onun gibi olmak için çok çabalayacağıma dair kendime söz verdim. Yaşa Zeynep abla.
Devamı gelecek....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Basketbol ile ilgili fikir alış verişi için iletişime geçebilirsiniz.