Özel Olimpiyatlar Türkiye 2025 Ulusal Basketbol Oyunları | Sporun Gücü ve Dostluğun Peşinden

 2025 yılı, Özel Olimpiyatlar Türkiye için bir başka unutulmaz yıl oldu. 17-18 Eylül tarihlerinde Antalya'nın Belek Üniversitesi Spor Tesisleri, sadece basketbol heyecanını değil, aynı zamanda dostluk ve dayanışma ruhunu da bir araya getirdi. Ulusal Karma Basketbol Oyunları, özel gereksinimli bireylerin spor aracılığıyla toplumla kaynaşmalarını sağlayan bir etkinlik olarak adından söz ettirdi.

Bu özel etkinlikte, ben ve Hikmet Ercan, basketbol teknik branş sorumluları olarak görev alırken, turnuvanın düzenlenmesinde büyük bir özveriyle çalıştık. 12 ilden 16 erkek ve 6 kadın karma basketbol takımı, bu yılki turnuvaya katılmak için Antalya'ya geldi. Toplamda 100 özel sporcu, 25 partner sporcu ve 30 antrenör, basketbol heyecanını doyasıya yaşadılar.

Basketbol Ulusal Oyunları

Katılımcılar ve Heyecan Dolu Turnuva Süreci

Turnuvanın ilk günü, sporcuların yeteneklerini sergilemesi ve ulusal karma basketbol takımı adaylarının seçilmesi açısından oldukça önemli bir anlam taşıdı. Sporcular, sadece takım başarılarıyla değil, bireysel yetenekleriyle de dikkat çekti. Turnuva, izleyicilere tempolu, heyecan dolu ve eğlenceli anlar yaşatırken, sporcuların tüm çabalarını bir araya getirerek sahada gösterdikleri azim de gözlerden kaçmadı.

Yalova'dan İzmir'e, Balıkesir'den Antalya'ya kadar birçok şehirden gelen özel ve partner sporcular, kendilerini gösterme fırsatı buldu. Maçlar sırasında duygu yüklü anlar yaşanırken, her bir sporcu farklı yetenekleriyle izleyicilerin kalbinde yer edindi.

Ulusal Karma Basketbol Takımı Adayları Belli Oldu

Erkekler:

  • Abdullah (Bursa)
  • Efe (Ankara)
  • İbrahim (İzmir)
  • Emre (İzmir)
  • Yunus Emre (Denizli)
  • Ali (Balıkesir)
  • Mehmet (Balıkesir)
  • Fuat (Yalova)
  • Celal (Adana)
  • Burak (Adana)
  • Miraç (İzmir)
  • Mehmet Ali (Antalya)
  • Mert (Antalya)
  • Sercan (Yalova)

Kadınlar:

  • Bilge (Yalova)
  • Meryem (Yalova)
  • Rümeysa (İstanbul)
  • Elif (İstanbul)
  • Ceren (İstanbul)
Bu özel sporcular, sadece madalyalarla değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratmaya da katkı sağladılar. Her bir sporcunun azmi, sadece kendi başarılarını değil, özel sporcuların da sosyal hayata katılımını pekiştiren birer simge haline geldi.

Sosyal Sorumluluk

Özel Olimpiyatlar Türkiye'nin gerçekleştirdiği bu etkinliklerin ardında, görev aldığım bu sosyal sorumluluk projesine dikkat çekmek amaçlarımdan biri olmaktadır. Özel Olimpiyatlar Türkiye bünyesinde, özel sporcular spor aracılığıyla toplumsal hayata katılımlarını artırmayı hedefleyen bir proje olarak karma basketbol öne çıkmaktadır. 

Karma Basketbol gibi projelerle, hem özel hem de partner bireylerin bir arada spor yaparak dostluk kurmalarını sağlayan bir platform yaratmaya çalışıyoruz. Bu tür projeler, toplumsal farkındalığın artmasına ve engellerin aşılmasına büyük katkı sağlıyor.

Sonuç: Sporun Gücü

Ulusal Basketbol Oyunları, sadece bir spor etkinliği olmanın çok ötesine geçti. Bu organizasyon, özel sporcular sosyal yaşama aktif bir şekilde katılmasını sağlayarak, toplumsal farkındalığı artırmayı amaçlıyor. Özel Olimpiyatlar Türkiye, her yıl daha fazla katılımcı ve destekçiyle bu süreci devam ettiriyor. 2025 yılı da gösterdi ki, sporun gücü dostluk ve dayanışma için gerçekten bir köprü olabiliyor.

"Bana kazanma şansı verin, kazanamazsam bile çabamda cesur olmama yardımcı olun."
spacer

SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Melek Öğretmenin Vedası (8)

 Bölüm 8

Melek Öğretmenin Vedası

Kayısı Festivali Turnuvasından ikinci olarak eve döndüğümüzün üzerinden tam sekiz ay geçmişti. Ablalarımız mezun olmuş, yerine biz gelmiştik. Melek öğretmenden basketbolun inceliklerini öğrenmek, her birimiz için tarif edilemez bir mutluluktu.


Seni Basketbol Takımına Aldım

Son zamanlarda Melek öğretmen sanki daha sessiz, dalgın ve dikkatsizdi. Bir akşam toprak zeminli tahta potaya şut atarken, garip bir şey beni dürttü. "Melek öğretmenin sesinde sanki bir burukluk var. Sence de öyle değil mi Çiğdem?" diye sordum.

Çiğdem şut atmaya yönelirken birden duraksadı. "Bana da öyle geliyor. Sanki canını sıkan bir durum var. Nedir acaba?"

"Bilmiyorum," dedim. "Ama yakında sezonu açıyoruz. Bu hali devam ederse, birlikte soralım mı Melek öğretmene nedir bu durum diye?" 

"Harika bir fikir," dedi Çiğdem. "Bence takımla da konuşalım belki daha iyi fikirler öne sürülür."

Ağustos ayının başıydı. Televizyonda, "son kırk yılın en sıcak günleri yaşanıyor," diyordu haber sunucusu. İşte bu sıcak günlerden birinde yeni dönem antrenmanlarımıza başladık. Bir günkü antrenmanımız alışageldiğimiz bir havada değildi. Melek öğretmen her zamanki dikkatli, detaycı haliyle sahada yer almıyordu. Belirgin hatalara bile tepki vermiyordu. 

O sabah antrenman defterini bile unutmuştu. Isınma boyunca çantasından defterini aradı durdu. Sonra hiçbir şey olmamış gibi şut drilline geçtik. Sanki bedeni oradaydı ama zihni başka bir yerdeydi.

Melek öğretmenin bu dalgınlığını fark ettiğimizde bir süre sonra biz de potaya gelişigüzel atışlar atmaya başladık. Takım arkadaşlarımızla fısıltılar arasında benzer cümleler dönmeye başladı:

"Ne oluyor Melek öğretmene?"

"Dalgın gibi..."

"Melek öğretmenin sesi biraz kırık sanki. Fark ettin mi Çiğdem" dedim. "Evet" dedi başını hafifçe sallayarak. "Dün de antrenmandan sonra bize iyi çalışmalar demeyi unuttu. Oysa hiç böyle yapmazdı."

"Yoksa kötü bir haber mi aldı?"

O garip sessizliği bozan Melek öğretmenin düdüğü oldu. Hepimizi ansızın yanına çağırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra, hem duygusal hem de kontrollü bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

"Çocuklar, sizinle geçirdiğim son bir yıl, hayatımın en özel dönemlerinden biriydi. Ama ayrılığın zamanı geldi galiba. Fransa'nın Toulouse Gençleri takımından çok iyi bir teklif aldım. Kariyerimi şekillendirecek benzersiz bir fırsat olacağını düşünüyorum. Bu yüzden teklifi kabul ettim ve on beş gün sonra oraya taşınacağım."

Sessizlik... Ardından Çiğdem'in hıçkırıklarla döktüğü ilk göz yaşıyla sessizlik yerini bir hüzüne bıraktı. "Ama daha yeni başlamıştık!" diye bağırdı.

Tuğba ve Meryem birbirlerine sarılıp ağlıyordu. Reyhan ise öfkeyle öne atıldı: "Ne olur öğretmenim bizi bırakmayın!" Siz olmadan biz basketbol oynamayız!"

Hepimiz donmuştuk. Fakat birkaç gün sonra takımca mantıklı olmaya başladık. Salonun girişindeki merdivenlerde otururken bunun Melek öğretmen için bir fırsat olduğuna hem fikir olduk. Onun gidişi bir son değil, çünkü bir gün aynı kararları biz de verecektik. Tuğba, "belki gitmesi gerekiyor," dedi. Meryem, "Evet... Tıpkı sayı olacak son saniye şut gibi.. Şimdi sıra onda." Reyhan başını sallayarak Meryem'i onayladı. 

O gece evde kimseyle konuşmadım. Yemek yiyemedim, uyku uyuyamadım. Günlüğümü elime aldım ve beyaz bir sayfayı aynen şöyle yazdım:

"Tüm maçlar ve antrenmanlar sadece bir tiyatro oyunun perdesiymiş. Işıklar sönünce meğerse yalnızca boş koltuklar sahneye bakıyormuş. Sahne artık boş olabilir ama alkış sesleri hala yankılanıyor. Çünkü bana gerçek bir hikayenin parçası olduğumu hatırlatıyor."

Ertesi gün öğle arasında Melek öğretmen beni antrenman öncesinde bahçede bir yürüyüşe çıkardı. Sarı yapraklar ayaklarımız altında çıtırdıyordu. Sessizce yürüdük. Sonra durdu, gözlerimin içine baktı:

"Elif, sen artık sadece bir oyuncu değilsin. Bu takımın gerçek bir liderisin. Gidiyorum ama içim rahat. Çünkü geride senin gibi takımı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir kaptan bırakıyorum."

Sonra çantasına uzandı ve bana bir düdük ile bordo basketbol not defterini uzattı. Dedi ki:

"Bir gün bir takımın başında bu düdüğü çaldığında, hatırla... Düdük bir koçun sesidir ama iyi bir koç sadece sesiyle değil, kendini kalbiyle duyurur. Ben senin ilk koçundum. Belki de sen başkasının ilk koçu olacaksın, sıra sende."

Son günlerimizde buruk ama yoğun antrenmanlar yaptık. Çünkü Melek öğretmenden öğretmenden öğreneceğimiz basket derslerinin kıymetini daha iyi anlıyorduk. 

Başlangıcın Sonu

Ve o son gün geldi... Son antrenman. Son düdük. Melek öğretmen vedalaşmak üzere antrenmanı bitirdi.  Elindeki topu yere bıraktı. Takımına gururla son bir kez baktı. Sesi net ama gözleri doluydu:

"Basketbol, sayı atmaktan ibaret değil çocuklar... Basketbol sahası; karakterin, sabrın ve dostluğun inşa edildiği bir yerdir. Sahada ter dökerken dostluk kurar, düşerken yeniden ayağa kalkmayı öğrenirsiniz. Bazen pas vermek en güzel sayıdan da değerli olur. Beni en çok mutlu eden şey, sizleri sadece oyuncu değil, iyi birer insan olduğunu görmekti. Belki Fransa'da şampiyonluk yaşarım, ama şunu unutmayın benim gerçek kupam sizlersiniz."

Okul müdürünün arabasına kadar ona eşlik ettik. Biz omuz omuza durmuş, gözlerimiz dolu dolu onun arabaya binişini izliyorduk. Araba uzaklaşırken sessizliğimizi bozmadan bekledik. Araba ufuktan kaybolunca gözyaşlarımız toprakla buluştu. 

O gece günlüğüme sadece şunu yazabildim:

"Her veda bir pastır. Melek öğretmen pası bana attı. Topla ne yapacağım artık bana kaldı."
spacer

Tarihe Kazılımş Bir Anı: The Shot

 Basketbolu büyülü kılan şey yalnızca basketler değil; anların gücüdür. Topun havada süzülmesiyle milyonların nefesini tutmasını sağlayan şey, sporun evrensel dilidir. Bu anlar, tarihin hafızasına kazınır ve spor kültürünü simgeler hale gelir. 7 Mayıs 1989'da Micheal Jordan'ın attığı "The Shot", unutulmaz bir an olarak tarihe geçmiştir.

The Shot

The Shot'ın Hikayesi

1989 NBA Play Off'ları, Doğu Konferansı 1. turunda Chicago Bulls ile Cleveland Cavaliers karşı karşıya geldi. Seride durum 2-2 idi; yani beşinci maçta "ya herro ya merro" söz konusuydu. Maç Cleveland'ta Richfield Colesium'da oynandı. Dördüncü çeyrekte üstünlük tam 6 defa el değiştirdi.

Bitime 6 saniye kala Jordan, jump shot ile Bulls'u 98-99 öne geçirdi. Ancak Cavs ATO oyunda Craig Ehlo'nun topu oyuna soktuktan sonra hand off pas almasıyla turnike bularak 100-99 öne geçti. Bitime 3 saniye kala Bulls molaya giderken 20.473 seyirci maçı artık Cavs'in kazanacağını düşünüyordu.

İşte son 3 saniyede Bulls adına Jordan o muhteşem anı oynamak için sahneye çıktı. O gece 44 sayıyla oynayan Jordan, "The Shot" olarak bilinen o muhteşem anla basketbol adını yazdı. Phill Jackson, Kutsal Çemberler adlı kitabında beşinci maçtan önce şunları yazmıştır:

"Dördüncü maçta Jordan seriyi kazandıracak faul atışını kaçırmıştı. Kaçan serbest atıştan dolayı kendini harap etmiş ve arkadaşlarının söylediğine göre tüm geceyi televizyon karşısında geçirmiştir. Beşinci maç için uçaktan inerken Jordan, ayağa kalkarak kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı: "Korkmaya gerek yok! Biz bu maçı kazanacağız." Takım üzerindeki o ağır hava bu sözlerden sonra dağıldı. Jordan'ın ne söylediği o kadar önemli değildi, fakat bence asıl önemli olan böyle bir değişikliği anında yaratabilecek büyük güveni kazanmış olmalıydı. Sonraki gün verdiği sözü, bizi 100-101 öne geçiren buzzer ile attığı o inanılmaz şutla tuttu. O zamandan beri, o sayı Chicago'da yalnızca "The Shot" diye anılır."

The Shot'ın O Anı

Bulls'un ATO oyununda, Brad Sallers topu oyuna soktu. İki oyuncu, Crag Ehlo ve Larry Nance; Jordan'ı durdurmaya çalıştı. Buna rağmen Jordan topu aldı, terse doğru iki dribling yaptı ve serbest atış çizgisi civarında yükseldi.

Ehlo aynı anda sıçrayarak şutu engellemeye çalıştı ama Jordan havada asılı kalırken, Ehlo parkeye doğru inerken o unutulmaz şut potadan geçti. Skor Bulls 100-101 kazandı. Jordan'ın sevinçten zıplayıp havayı yumruk sallaması ve Ehlo'un yere düşmesi bu anın simgesi haline geldi.

O an, yalnızca Bulls'un seriyi kazanmasını değil, Jordan'ın basketbol tarihindeki başrolü olduğunun simgesi oldu.

Micheal Jordan ve Bulls efsanesinin anlatıldığı dizi Son Dans'ta bu an hakkında şu konuşmalar yer almaktadır.

Jordan: 
"Beni bu seri boyunca en iyi tutan oyuncu Ron Harper'dı. Son toptan önce beni onun savunacağını bekliyordum. Ancak moladan döndüğümde Ehlo'nun beni tutması bence büyük bir hataydı."

Harper: 
"Koça MJ'yi ben tutayım dedim. Ama o hayır Ehlo onu tutacak deyince. 'Peki o zaman, ne halin varsa gör' dedim."


The Shot'ın Teknik Analizi

Jordan'ın şutu sadece dramatik değil, aynı zamanda teknik bir mükemmellik taşıyordu:
  • Top alma; önce Ehlo'yu bir tarafa sürükleyip onun dengesini bozarak pas aldı.
  • Dribling; savunmanın tersine iki hızlı dribling yaparak şut için alan kazandı.
  • Havada kalma; şut atmak için yükseldiğinde havada kaldığı anda şut attı. Havada kalma süresinin uzun olması Jordan'ın imza hareketlerinde biridir.
  • Şut mekaniği; gözler hedefte çembere dönük, topun uygun yayda gidişi ve yumuşak bilekle şut.
  • O an; yumruk sevinci, Ehlo'nun yere düşüşü o anı ölümsüzleştirdi.
Bu detaylar büyük anların sadece yetenekle değil, aynı zamanda disiplin konsantrasyon ve mental üstünlükle geldiğini gösterdi.

The Shot'ın Önemi

  • Micheal Jordan'ın kariyerindeki ilk büyük anı olarak kabul edilmektedir.
  • The Shot, Jordan'ın rekabetçiliği ve soğukkanlılığını simgeler.
  • NBA tahininin unutulmaz anlarından biri olarak klasikleşmiştir.
  • NBA tarihinde play off'larda atılan ilk buzzer beater olmuştur. Bundan 30 yıl sonra Kawhi Leanard böyle bir şutla Jordan ile aynı cümlede anılmıştır.
"The Shot" tüm basketbol severlerin zihninde bir dönüm noktası olmuştur. O an basketbolun yalnızca sayı üretmek değil; aynı anda zamanı, mekanı ve rakibi yenme  sanatı olarak tarif edilebilir. "The Shot", basketbolun kültürel hafızasında yerini alan bir klasiktir.

Soğukkanlılık, disiplin ve anı sahiplenmektir.
spacer

XO Mücadelesi Drilli

 Basketbolda O hücum oyuncularını, X ise savunma oyuncularını temsil eder. Bu yazıda, genç basketbolcu adaylarının hem savunma bilgilerini hem de oyun zekasını geliştirmeye yönelik XO Mücadelesi adlı bir drilli anlatacağım.

XO Mücadelesi

XO Mücadelesinin Dizaynı ve Uygulaması Nasıldır?


XO Mücadelesi drilli 3e3 olarak tasarlanmıştır. Genç basketbolcu adayları dip çizgide üç sıra halinde, hücum ve savunma oyuncuları yan yana olacak şekilde dizilir. Top, ortadaki hücum oyuncusu (O1) ile başlar.

Her tekrarda 3 hücum ve 3 savunma oyuncusu yer alır. Dirseklerin yukarısında üç sayı çizgisi üzerine birer kuka yerleştirilir. Böylece XO Mücadelesi için gerekli saha düzeni hazırlanmış olur.

XO Mücadelesi

Drill O1 oyuncusunun iki kukanın ortasına doğru yaptığı driblingle başlar. Böylece;
  • O1 kukaların arasına doğru hızlı dribling yapar. O1, Kukanın ortasına doğru geldiğinde karar vermelidir. Sağdan ya da soldan kıvrılarak çembere gitmek.
  • X1 savunma oyuncusu O1'in arkasından koşar.
  • Kanatlardaki O2 ve O3 hücum oyuncuları kanatlara doğru koşarak yükselirler.
  • X2 ve X3 savunma oyuncularıysa topun konumuna göre "jump to the ball" pozisyonu alır.
Bu noktadan sonra drill, hücum ve savunma oyuncularının insiyatif almasını ister. Oyuncuların hızlı karar verme ve doğru pozisyon alma becerilerini geliştirmeye odaklanır.

XO Mücadelesi

XO Mücadelesinin Amacı

XO Mücadelesinin temel hedefleri:
  • Savunmada yardım ve rotasyon ilkelerini geliştirmek.
  • Hücumda savunmanın zayıflıklarını değerlendirmeyi öğretmek.
Genç basketbolcu adayları bu drill sayesinde doğru pozisyon alma, rotasyon yapma, hızlı karar verme, üçlü tehdit kullanımı ve taktiksel farkındalık konusunda yol alır.

Yardım ve Rotasyon İlkeleri

  • Ters taraftan yardım: Yukarıdaki şemaya göre; X2, topun olduğu kanadın karşısında doğru mesafede yardım pozisyonunu almalıdır.
  • Help & Recover: X3, topa yardıma gidip hızla kendi adamına dönmelidir. Rotasyon zincirinin bozulmaması kritik öneme sahiptir.

Üçlü Tehdit

  • Topu alan hücumcu, şut - pas - dribling seçeneklerini tehdit olarak kullanmalıdır. 
  • Savunmanın dengesine göre en doğru kararı vermek önceliklidir.

Hücum ve Savunma Seneryoları

  • Hücum sonrası hızlı geri dönüşle drill, transation defense ve transation offense konularını pekiştirir.
  • Şut sonrasında ribaunt mücadelesine girilmelidir.
  • Post up fırsatları takip edilmelidir.
  • Hücum pick & roll, backdoor ve ekstra pas gibi akışlarla devam edebilir.
  • Savunma, zayıf tarafta boşalan alanı kapatmalı ve çaprazdan gelecek hücum tehditlerini engellemek için rotasyona girmelidir.
XO Mücadelesi drilli, hem hücum hem de savunmada hızlı düşünme ve pozisyon bilgisini ön plana çıkarır. Savunmada geciken yardım defans zincirini kırar ve hücuma kolay sayı imkanı verir. Hücumdaysa boş şutu kullanmak kadar, savunmayı yıkmak için ekstra pas ta önemlidir.

Genç basketbolcu adayları için bu drill, taktik gelişimlerini üst seviyeye taşımak adına etkili bir çalışmadır.

Basketbol dolu günler dilerim!
spacer

SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Yeni Bir Diyar, Yeni Bir Sınav (7)

 Bölüm 7

Yeni Bir Diyar, Yeni Bir Sınav

Son turnuvada rakiplerimize göre daha üstün olmamız ses getirmişti. Her yerde, hatta yerel gazetemizde takımımız hakkında övgüler diziliydi. Melek öğretmenin dediğine göre, bazı basketbol ustaları maçlarımızı izlemek istiyormuş. Başarımız, semtin sınırlarını aşarak başka şehirlerde bile duyulmaya başlamıştı.

Seni Basketbol Takımına Aldım

Başarımız sınırları aşmıştı. Malatya Beyler Deresi Spor Vakfı, üç gün konaklamalı Kayısı Festivali Basketbol Turnuvası için bize davet yazısı yolladı. Bu başka bir şehre gidip orada kalmak anlamına geliyordu. Basketboldaki başarımız coğrafi sınırlarından taşıyordu. Bu teklifin içinde yer almak bile bizim için büyük onurdu.

Turnuvada ev sahibi Beyler Deresi, Paris Sein Nehri takımı, Fransa'da göçmen çocuklardan oluşan bir okul takımıydı. Atina Olimpos ise Yunanistan'ın kaybolmuş semtlerinden keşfedilmiş oyuncuların bulunduğu bir okuldu. Uluslar arası bir basketbol havası vardı. Farklı diller, farklı kültürler... Ve biz, İstanbul'un kenar mahallesinde yeşeren genç bir takımdık. 

İçimde bambaşka bir heyecan vardı. İlk kez ailemden ayrı kalacaktım. 16 kişilik basketbol kafilesiyle beş gün sonra otobüs yolculuğuyla Malatya'ya gidecektik. Her antrenmandan sonra soyunma odasında bu yolculuk konuşuluyordu. Meryem ile Reyhan serbest zamanlarda neler yapacaklarını planlıyordu:

"Seninle kıyafetlerimizi değiştirip farklı kombinler yapabiliriz. Ona göre valizini hazırla!" dedi Reyhan, gülümseyerek.

Tuğba ise heyecanını daha coşkulu ifade etti:

"Son ses müzik açıp çılgınlar gibi dans ederiz!" derken heyecanı gözlerinden fışkırıyordu.  "Seninle aynı odada kalmak istiyorum Nina!" dedi.

Yolculuk için valizimi hazırladıktan sonra not defterime aynen şu cümleleri yazdım:

"Hayatımda ilk kez bambaşka bir yerde olacağım. Kendimi WNBA oyuncusu gibi hissediyorum. Deplasmanda yaşanacak maç serisindeymiş gibi... Umarım play off sırası kazanacak sonuçlar alırız."

Kayısı Festivali Basketbol Turnuvası Başlıyor

Uzun bir yolculuğun ardından turnuva gününün geldiği Malatya şehrine vardık. Önce kalacağımız öğrenci yurduna yerleştik. Bizi karşılayan yeni yüzler vardır. Yeni bir şehirde olmanın heyecanıyla çevremizdeki her şeyi büyük bir dikkatle gözlemliyorduk.

"Hoş geldiniz" sesleri yankılanıyor, biz de heyecanla "Hoş bulduk" diyorduk. Malatya'nın ortasından geçen, üzeri renkli ışıklarla süslenmiş deresi beni büyülemişti. Kayısı Festivali için süslenmiş caddeler, ışıl ışıl süzülen Beyler Deresi ve mis gibi kokan meyve kokusu... Bu şehir bizi bağrına basmaya hazırlanıyordu. Her yer bayram yerine dönmüştü.

Odalarımız üçer kişilikti. Odaya çıkmadan önce Melek öğretmen küçük bir toplantı yaptı. 

"Çocuklar, burada artık sizi sadece semtiniz değil, başka şehirden gelen insanlar da izleyecek. Bu turnuvaya özel olarak yetenek avcıları da davet edildi. Hatta Kocaeli ilinden Güngör Yıldırım da burada olacak. Kulaklarınıza küpe olsun diye söylediğim sözümü unutmayın: Başarılı olmak istiyorsanız fundamental, çok tekrar ve detay... İşte şimdi bunu göstereceğiniz bir zamandasınız."

Oda numaralarımızı ve oda arkadaşlarımızı öğrendik. Ben Çiğdem ve Burcu 102 numaralı odada kalacaktık. Bu kombinasyon beni çok sevindirdi. Hem Burcu'yu hem de Çiğdem'i çok seviyordum. İkisiyle aynı odayı paylaşmak bana güç verdi.

Odalarımıza yerleştikten sonra yemekhanede buluştuk. Ardından yaklaşık 45 dakikalık bir toplantıdan sonra turnuvanın açılış maçı için Olimpos'la oynamak için spor salonuna hareket ettik.

Sahaya ısınmak için çıktığımızda herkes çok rahattı. Belki de bir önceki turnuvada kazandığımız şampiyonlukla ilgiliydi. Ama maç başladığında sanki bir duvara çarpmıştık. Atina Olimpos beklenmedik şekilde güçlüydü. Daha maçın ikinci dakikası dolmadan 2-17 ilerdeydiler.

Beni tutan oyuncuyu bir türlü geçemiyordum. Her denememde başarısız oluyor ve bu beni sinirlendiriyor, daha çok hata yapıyordum. Ayşe bu durumu görüp bana destek olmaya çalıştı:

"Hadi Elif! Ayağa kalk!"

Ama top elimden kayıyordu. Bir hücum sırasında Nina topu aldı, coast to coast gitti. Fastbreak atmak için kanattan koşuya başladım. Savunma Nina'yı kapatınca pası bana attı. Topu aldığımda çember önümdeydi, bomboştum. Turnikeye gittim, bir adım, iki adım, sıçradım... Ama geriden gelen adını hiç unutmayacağım 9 numaralı Elene hayallerimi yerle bir eden öyle bir blok yaptı ki, top tribünlere uçtu. Yere düştüğümde koca salon küçücük geldi. Fırlatılan top değil bendim, gözlerim yaşlarla doldu. Kimse görmesin diye formamla gözyaşlarımı sildim. Yenilgilerim... Ahh benim yenilgilerim beni unutmadınız demek...

Melek öğretmen bu pozisyondan sonra mola aldı ve beni oyundan çıkardı. İlk devre boyunca bir daha da oyuna almadı. Mola sırasında Melek öğretmen çok sertti:

"Buraya sizi alkışlamak için getirmedim! Basketbolunuz gelişsin diye getirdim. Kazanmak için mücadele etmeniz gerekir. Ruhunuzu ortaya koyduğunuzda kaybetseniz bile asıl kazanan siz olursunuz."

Bu sözler yüreğime bir ok gibi saplandı. Çiğdem'in elini sıkarak:

"Hatırlıyor musun? Bahçede kuzenlerine karşı oynadığımız 2'ye 2 maçı? Vazgeçmemiştik. Şimdi de vazgeçmeyelim."

Devre bittiğinde 12-33 gerideydik. Önceki turnuvadan dolayı kibir tüm takımı ele geçirdiği için boynumuz bükük odaya yürüdük. Soyunma odasında Melek öğretmen gözlerimizin içine bakarak konuştu:

"Daha çok maç kaybedeceksiniz. Ama her seferinde yüreğinizi ortaya koymazsanız, hiç kazanamazsınız. Gerçek kazanç, skora değil mücadeleye bağlıdır. Şimdi sahaya çıkıp yüreğinizi sahaya koymanızı istiyorum. Bu takımın karakteri budur, karakterinizi gösterin!"

Melek öğretmen, Meryem ve Tuğba'ya savunma ribauntlarının alınması için box-out yapmalarını söyledi. Her ölü topta run and jump baskı yapmamızı, orta kulvarı kapatmamız gerektiğini ve agresif adam adama savunma yapmamızı istedi. Kanatlardan oynanacak tüm pick and roll savunmalarında ikili sıkıştırma taktiğini özellikle vurguladı.

"Hooop 1, 2, 3... Söz!" diye bağırıp sahaya çıktık.

İkinci yarıda Gamze sakatlandı. Melek öğretmen gözümün içine baktı: "Elif!" dedi. Anladım, "ayağa kalkma zamanı" diyerek oyuna girdim. Yardıma yardım pozisyonundayken pas arası yapıp fastbreak'e fırladım.  Reyhan'a asist yaptım. Bu sayı tüm takımı ateşledi. Bu basket sadece 2 sayı değildi, takımın ruhunun sahaya dönmesiydi. Ribauntlarda Meryem ve Tuğba savaşıyordu. Savunmada hatasız oynuyorduk. 11-0'lık seriyle farkı kapattık.

Seyirciler bile bizim için tezahürata başladı: "Yaşa! Bu kızlar pes etmiyor!"

Bir ara farkı 5 sayıya indirdik ama rakip karşılık vermeyi başardı. Maçı 57-49 kaybettik. Yenilmiş olmamıza rağmen ikinci yarıda bambaşka bir takım olmuştuk.

Soyunma odasında Melek öğretmen tek bir cümle kurdu:

"Bu maçı skor tabelasında kaybettiniz. Ama asıl oyunu, yani karakterinizi sahaya koyarak ruhunuzu kazandınız. Tebrikler!"
spacer

SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Turnuva Günü (6)

 Bölüm 6

Turnuva Günü

"O sabah gözlerimi açtığımda, kalbim göğsümde zıp zıp ediyordu. Geceden beri içimde bir kıpırtı, midemde kelebekler vardı. Bugün ilk maçımın olduğu gündü ve ben uyuyamamıştım bile."


Seni Basketbol Takımına Aldım

Uyandığımda odama hafif bir güneş ışığı sızıyordu. Pencereyi araladım, hava ne sıcak ne de soğuktu. "Tam basketbol havası," dedim kendi kendime.

Benden hemen sonra annem, sonra da babam uyandı. Kahvaltı masası her zamankinden farklıydı. Annem en sevdiğim yumurtayı yapmış, babam da ekmeği kızartmıştı. Küçük kardeşim bile uyanmış bana heyecanla bakıyordu.

Kahvaltı yaparken babam gözlüğünü düzelterek bana döndü:

"Bak kızım," dedi. "Bu sabah senin için sıradan bir gün değil. Heyecanlısın biliyoruz. Ama şunu unutma; maçı kazanman ya da kaybetmen önemli değil. Önemli olan o sahaya yüreğinle çıkman. Sahada cesaretle durduğun her saniye formanı taşıman bizim için bir önemlidir. Seninle gurur duyuyoruz." 

Annem de elimi tuttu:

"Senin o sahaya çıkman bile büyük zaferdir. Yeter ki eğlenmeyi unutma!" dedi.

"Abla basket atınca bana el salla tamam mı?"

Bu sözlerle içimdeki kelebekler özgürleşti. Beni çok güçlü hissettirdi. İşte o gün o kahvaltı masasında kendimle gurur duymaya başladım.


Maça Doğru

Derslerin bitimiyle tüm takım, ablalarımızla birlikte okulun yemekhanesinde buluştuk. Belli ki, Melek öğretmenimizin bizim için yaptığı bir organizasyondu. Benim gibi çaylak oyuncuların yüzlerinde heyecan doluydu. Ablalarımızsa yanımızda bulunarak bize destek oluyordu.

"Ben pota altında elimi kaldırdığımda pası elime doğru at Ayşe!" dedi Meryem heyecanla.

"Ribaundu alırsam Elif'i hızlı hücuma koşturarak ona uzun bir pasla asist yaparım," diye ekledi Ayşe.

"Merak etmeyin," dedi Burcu, "hiçbir kız beni kolay kolay geçemez."

Bu heyecanlı sohbetler yemekhaneyi tatlı bir uğultuya boğdu. Sonunda Melek öğretmenimiz ayağa kalktı:

"Hadi kızlar! Şimdi çıkıp basketbolumuzu oynama zamanı. Ama unutmayın, en önemli şey eğlenmek ve takım olmaktır."

Basketbol sahasına ulaştığımızda turnuvanın ilk maçı oynanıyordu. 50'liler Spor ile karşı mahalenin okulu kozlarını paylaşıyordu. Tribündeki yerimizi aldığımızda gözümüz hemen Esentepespor'a takıldı. Karşıdan sahaya yürürken göründüler. Uzun boylu, güçlü oyuncular. Bir an içimden "acaba baş edebilir miyiz?" diye geçirdim. 

Çiğdem'e döndüm:

"Ne düşünüyorsun? Bu takıma karşı ne yapabiliriz?"

Çiğdem hiç tereddüt etmeden yanıtladı:

"Önemli olan boy değil Elifim. Sahaya çıktığımızda öğretmenizin bize öğrettiklerini ne kadar doğru yaparsak, o kadar güçlüyüz demektir. Fundamental her şeydir."

Bu sözler bana güven verdi. Aklıma Çiğdem'le onun arka bahçesindeki ikiye iki oynadığımız maç geldi. Erkek kuzenlerine karşı oynamış, 21-17 kazanmıştık. Maçı bitiren basketi hala hatırlıyorum. Çember altından kanada güçlü bir kat yapmıştım. Pası aldığımda küçük kuzen karşımdaydı. Çiğdem basket kat yaparak bana ISO oynamam için alan yaratmıştı. Jab step yaparak savunmayı tarttım. Sonra jab cross ile onu geçtim. Stop yaptım, pump fake attım. Küçük kuzen sıçrayınca topu sakince potaya bıraktım.

Bu maçın sonunda annelerimizden aldığımız bir takdir oldu; Çiğdem bana alan açarak takım oyununun gerçek zaferinin önünü açmıştı.

Maç Başlıyor

Soyunma odasında Melek öğretmen son direktifleri verdi. Sonra dip çizgiye tek sıra dizildik. Kaptan Meryem önde, hepimiz onun arkasında sahaya koştuk. Orta yuvarlakta bir küme olduk.

"Bir, iki, üç... Söz!" diye hep bir ağızdan bağırdık.

Isınma sırasında kalbimdeki atış hızı henüz yavaşlamamıştı. Ama terlemeye başladıkça sakinleşme de beraberinde geldi. Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyordu. Maça başlamaya hazırdım.

"Çiğdem, Meryem, Elif, Burcu ve Tuğba... İlk beş başlıyor!" dedi Melek öğretmen.

Kenardaki arkadaşlarımızla el tokuşturduk. Hava atışına yerleştik. Meryem sıçrayarak topu kazandı. Top bana geldi. İki dribling yaptım, savunmanın dengesizliğini gördüm. Çiğdem savunmanın arkasına sarkmıştı. Zamanında attığım sektirme pasla Çiğdem topu yakalayıp hiç sektirmeden turnike attı. 2-0 öndeydik.

"Savunmaya dönün! Geriye koşun!" diye bağırdı Melek öğretmen.

Savunmaya geçtik. Adam adama oynadık. Esentepespor'un paslaşmaları sırasında Tuğba araya girdi ve topu çaldı. Çiğdem ve ben kanatlardan hızlı hücuma koştuk. Tuğba topu hızlıca sürdü ve Çiğdeme pas attı. Çiğdem de hemen topu bana gönderdi. Bir baktım ki potayla aramda kimse yok. Çembere yaklaşarak el alttan turnikemi attım. Ve... basket!

Top çemberden geçerken zaman sanki durdu. Bu benim hayatımda attığım ilk basketti. Tribünlerdeki alkışları duyunca gözlerim doldu ama kendimi tuttum. "Bu daha başlangıç," dedi içimden.

Maç boyunca biz daha çevik ve organize oynadık. Esentepespor bizen daha iri olsa da takım oyunumuz karşısında etkisiz kaldılar.

Son korna sesiyle skor tabelasında 41-25 yazıyordu. Biz kazanmıştık. Sahada herkes bir birine sarıldı. Meryem'le Reyhan havaya zıplayıp çığlık attı. Ayşe, Tuğba ve Burcu mutluluktan gülüyordu. Çiğdem bana dönüp yumruğunu uzattı. Yumruklarımız birleşirken gözlerimiz parlıyordu.

Melek öğretmenimiz saha kenarında el çırparak bize yaklaştı. Yanımıza geldiğinde hepimiz onu pür dikkat dinledik.

"Kızlar," dedi yumuşak ama kararlı bir sesle. "Bugün sadece bir maçı kazanmadınız. Bugün kendinize inandığında neler yapabileceğinizi hepimize gösterdiniz. Rakibin boyları uzun olabilir, güçleri fazla olabilir ama siz takım olarak oynadınız. Cesur oynadınız. Fundamental dediğimiz o temel şeyler var ya... İşte onları kalpten yaptınız. En önemlisi birbirinize inandınız."

Sonra başını hafifçe eğip hepimize konuşur gibi devam etti:

"Basketbol sadece bir spor değildir. Sahada ne yapıyorsan hayatta da onu yaparsın. Bugün sahada korkmadan oynayan sizler, yarının cesur kadınları olacaksınız."

Hepimizin gözleri doldu ama kimse ağlamadı. Sadece birbirimize  daha sıkı sarıldık. Bu kucaklaşmada hem maçın coşkusu hem de hayatın ilk büyük sınavını geçmenin gururu vardı.

Melek öğretmen daha sonra şunları ekledi:

"Bugün ilk maçtı. Daha nice maçlar oynayacaksınız. Bazen kazanacak, bazen kaybedeceksiniz. Ama bugün hissettiklerinizi unutmayın. Çünkü bu duygular gerçek bir takımın kalbidir."

Ardından elini ortaya doğru uzattı:

"Şimdi birlikte bağırıyoruz: Bir, iki, üç..."

"Söz!" diye hep bir ağızdan bağırdık.

İşte o an, turnuvanın o ilk günü, hayatımın unutulmaz anlarından biri oldu. 
spacer

2-1-2 Zone Pres | Yarı Sahaya Geçiş

 2-1-2 zone pres taktiğinin başarısız olması durumda, hızlı ve organize bir şekilde yarı saha savunmasına geçiş büyük önem taşır. Yarı sahaya geçişin temel ilkeleri, tuzağa katılmayan üç oyuncunun topa yönelmesi ve tuzakta yer alan iki oyuncunun geriye hızla koşarak pozisyonlarını almalıdır.

Yarı Sahaya Geçiş

Aşağıdaki şema, 2-1-2 zone presin kırılması durumunda uygulanması gereken savunma davranışlarını göstermektedir.

Yarı Sahaya Geçiş

  • X1 topa baskı yapar.
  • X4 ve X5 çember altına düşerek potayı korurlar.
  • Tuzak kuran X3 ve X2 çok hızlı geri koşarak savunma pozisyonlarını alırlar.
Bu modelin başarısı, özellikle tuzağa katılmayan oyuncunun top üzerindeki baskı kalitesiyle doğrudan ilgisi vardır.

Yarı Saha Savunmaya Geçişin Temelleri

2-1-2 zone pres, genelde savunmada daha az risk almak isteyen takımların tercih ettiği bir baskı sistemidir. Bu nedenle yarı saha savunmaya dönüş bu düzen içerisinde daha az karmaşıktır.

Avantajları

  • Arka tarafta görevli oyuncuların (X4 ve X5) çemberi koruma sorumluluğu savunma dengesinin çabuk kurulmasını sağlar.
  • Topa baskı yapan oyuncuya güvenilmesi, tuzaktan çıkan topun tekrar kontrol altına alınmasını mümkün kılar.
Yarı sahaya geçişte tercih edilecek savunmaların arasında:
  • Adam adama savunma
  • Zone savunma varyasonları (2-1-2, 2-3, 1-3-1 gibi)
  • Çapraz baskı yer alabilir.

Çapraz baskı nasıl yapılabilir? Dilerseniz şimdi ona bakalım.

Çapraz Baskı

2-1-2 zone pres sonrası tempoyu devam ettirmek isteyen takımlar için etkili bir yarı saha savunması stratejisidir. Bu sistemde, savunma genelde 3/4 sahaya yayılır ve tuzak amacı gütmeden yarı sahada topun hızını kesmeyi hedefler.

2-1-2 zone presin ardından çapraz baskı yapılmasını öneririm. Böylece rakip takımın süresini azaltmaya çalışmanın yanında oyun süresi eritilebilir.

Çapraz baskı aşağıdaki şemayla incelendiğinde uygulama ilkeleri şöyle sıralanabilir:

Çapraz Baskı

Çapraz Baskı

  • X3 ve X4 topun hızını keser Bunu yaparken tuzak kurmak gibi bir görevleri olmaz. Bunun nedeni, kolay basket yemeyi engellemektir.
  • X1 topu savunur. Topu kanatlara yönlendirme becerisi önemlidir.
  • X2 "jump to the ball" pozisyonu alarak orta koridoru kapatır.
  • X5 çember altına gelerek potayı savunmakla sorumlu olur.
  • Oyuncular doğal tuzak fırsatlarını fark ettiklerinde değerlendirebilirler.

Savunma Dengesi ve Uyumun Önemi

Yarı saha savunmasına geçerken, takımın yapısına fiziksel özelliklerine uygun bir savunma sistemi tercih edilmelidir. 2-1-2 zone pres doğası gereği daha az risk içermesinden dolayı yarı saha savunmaya geçişi daha planlı ve etkili kılar.

Çapraz baskıysa presin getirdiği enerjiyi devam ettirir. Elbette her baskı sisteminde olduğu gibi, burada da risk ve ödül dengesi göz önünde bulundurulmalıdır.

2-1-2 zone preste, yarı sahaya geçiş organizasyonundaki savunma dengesi; takım bütünlüğünü koruyup ve pozisyon avantajını sürdürmek açısından kritik öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.

Bu yazıyla birlikte 2-1-2 zone presin yapısını bitirdim. Elbette eklenecek daha pek çok nokta vardır. Denemesini yapacak takımların bu eksikleri tamamlaması ümidiyle basketbolla kalın.

2-1-2 Zone Pres Yazıları

spacer

2-1-2 Zone Pres | Tuzaklar, Orta ve Arka Taraftaki Oyuncuların Sorumlulukları

 Bu yazıda, 2-1-2 zone pres savunma stratejisinde orta ve arka hatta görev yapan oyuncuların sorumluluklarını ve tuzak kurma mekanizmalarını ele alacağız. Ön hatta görevli oyuncuların topu yönlendirmesiyle etkili tuzaklara dönüşebilir. Gelin süreci adım adım inceleyelim.

2-1-2 Zone Pres | Tuzaklar ve Roller

Tuzaklar ve Ortadaki Oyuncunun Rolü

Her pozisyonda tuzak kurmak zorunlu değildir. Oyuncular, bu ayırımı bilmek zorundadır. Tuzak, ortadaki oyuncunun (X3) sahadaki durumu analiz ederek verdiği kararlara göre oluşmalıdır. 

Ancak, tuzağın oluşmaması savunmanın başarısız olduğu anlamına gelmez. Çünkü 2-1-2 zone presin iki temel amacı vardır:
  • Top kaybı oluşturarak rakibin hücum dengesini bozmak
  • Hücum süresini eriterek rakip takımı hataya zorlamak
Eğer rakip rahat paslaşabiliyor ya da kolayca dribling yapabiliyorsa, tuzak oluşturmak çok zor bir hale gelir. Bu nedenle, oyunculara tuzakların ne zaman ve hangi koşullarda kurulacağını öğretmek gerekir. Bu, kolay basket yeme riskini azaltan çok önemli bir detaydır.

Tuzak kurmak için en ideal an, topun yan çizgilere yöneldiği durumlardır. Böyle bir durumda, ortadaki oyuncu (X3) hızlı şekilde topa yönelerek baskıyı artırmalı ve tuzak alanını kapatmalıdır.

Tuzak Yapacak Oyuncuların Görevleri

Tuzakların başarısı, özellikle ortadaki oyuncu (X3) tarafından alınan kararlara bağlıdır. Bu nedenle 2-1-2 zone presin en hassas noktası, X3'ün oyunu okuma becerisidir.

Toplu Oyuncuya Baskı Yapan (X1)

  • Toplu oyuncunun ortaya yönelmesini engellemelidir.
  • Topun yan çizgiye yönlendirilmesini sağlamalıdır.
2-1-2 Zone Press

Topsuz Oyuncuyu Savunan (X2)

  • X3'ün boşalttığı alanı kontrol altında tutmalı ve rotasyonu sağlamalıdır.
2-1-2 Zone Press

Ortadaki Oyuncu (X3)

  • Tuzak kurulup kurulmayacağına karar vermelidir.
  • Eğer top, yan çizgiye doğru güçlü bir dribling ile taşınıyorsa, topun ilerleyişini kesmelidir.
Tuzak

Taktik Not

Tuzak kurma çalışmaları sırasında, X1'in topu savunurken ayağıyla yan çizgiyi kapatması çok önemlidir Böylece hücum oyuncusunun ilerleme yönü sınırlandırılır ve geçiş alanları daraltılır. 

Tuzak kuracak oyuncular, ideal açıları almalı ve gerektiğinde temasla savunmayı sertleştirmelidir. Ancak unutulmaması gereken ilke şu olmalıdır:

Öncelik; topu çalmak değil, tuzağı kurmaktır.

Arka Taraftaki Oyuncuların Görevleri

2-1-2 zone pres sisteminde arka hatta yer alan oyuncular (genellikle pota altı savunma oyuncularıdır), tuzak kurmada aktif rol oynamazlar. Ancak güvenlik hattı olarak çok kritik görevler üstlenirler:
  • Topun yöneldiği alandaki boşlukları hızla kapatmalıdırlar.
  • Zayıf taraftaki alanları kontrol altında tutarak çapraz paslara karşı önlem almalılar.
  • Gerekirse topun ilerleyişini keserek çember altını savunmalıdırlar.
2-1-2 Zone Press

2-1-2 Zone Press

Sonuç ve Sonraki Adım

2-1-2 zone pres, sadece öndeki baskı oyuncularıyla değil, tüm takımın uyum içinde hareket etmesiyle etkilidir. Ortadaki oyuncunun kararları, ön hattın yönlendirmesi ve arka hattın güvenliği bir bütünlük içinde düşünülmelidir.

Devamında yarı saha savunmaya geçiş süreci gelir. Bu süreci sonraki yazımda adım adım analiz edeceğiz. 

Basketbolun bilgeliğiyle kalmanızı ümit ederim!
spacer

2-1-2 Zone Pres | Topa Baskı

 2-1-2 zone preste oyuncuların rollerine uygun şekilde dizilimi gerçekleşdikten sonra topa baskı başlar. Bu noktadaki en önemli unsur, topa etkin şekilde baskının uygulanmasıdır. Top üzerindeki baskı ne kadar yoğun olursa, topu kontrol eden oyuncunun hata yapma ihtimali o kadar artar.


2-1-2 Zonep Pres | Topa Baskı

Topa Baskının Unsurları

Topa baskının ana görevi, presin ön tarafındaki iki oyuncuya düşer. Bu oyuncular hem topa baskı yapmak hem de topun orta şeride gitmesini engellemek için çabuk kararlar vermelidirler. Bunu yapmak için şu noktaya dikkat edilmelidir:

Hiçbir oyun kurucu seri paslarda topu takip etmemelidir. Paslaşmalar hızlı gerçekleştiğinde, oyun kurucular topun konumuna göre basketbol sahasında yeni pozisyonlar almalıdır.

Topa Baskının Amaçları

2-1-2 zone pres yapılırken topa baskı yapacak ön taraftaki oyuncuların temel amacı şunlardır:
  • Topu yan çizgilere yönlendirmeliler
  • Pasların ileri doğru atılmasını zorlamalılar
Eğer top sahanın yan şeridinde ilerliyorsa, mutlaka topun yan çizgiye gitmesi zorlanmalıdır. Bunun için:
  • Topa bir kol mesafesinde durulmalı
  • Topu kontrol eden oyuncunun sahayı net görmemesi için topa baskı devam etmelidir.
Eğer top orta koridordan ilerliyorsa, ön hattaki iki oyuncunun koordineli baskısıyla top yan kulvarlara yönlendirilmelidir.

Yani; top yan koridordaysa, baskıyla topun yan çizgiye gitmesi zorlanmalıdır. Top merkez hattaysa, iki oyuncunun koordinasyonuyla topun yan şeritlere gitmesi sağlanmalıdır.

Topa Baskının Uygulanması

Topa Baskı

Şemada görüldüğü gibi top oyuna girdiğinde X1 topu savunur, X2 ise arkada destek konumunda bekler. X1, topa bir kol mesafede durarak hücumu yan çizgilere yönlendirmek için baskı yapar. X2 ise orta şeride yaklaşarak toplu oyuncunun orta kulvara yönelmesini engeller.

Pas Yapıldığında Rotasyon

Topa Baskı

Pas yapıldığında, bu genelde hücumda topa paralel duran oyuncunun karar çizgisi hamlesi yapmasıyla gerçekleşir, şemada da görüldüğü gibi X2 topa baskı yapan oyuncu olur. X1, yardım konumuna gelerek takım arkadaşının arkasında savunma pozisyonunu alır.

Paslaşmalar yapıldığında ön hattaki oyuncuların rotasyonları top havadayken başlamalıdır. Aksi durumda savunmada zayıflıklar oluşabilir.

Her paslaşmada kural yeniden uygulanmalıdır:

  • Topu yan çizgiye yönlendir.
  • Eğer ortaya dribling yapılırsa, topsuz oyuncuyu savunan ön taraftaki oyuncu yardıma gitmelidir.
  • Hücum ilerledikçe savunma da koordineli bir şekilde gerileyerek 2-1-2 zone presi sürdürmelidir. Ancak amaç unutulmamalıdır:
Topa baskı yaparak hücum oyuncusunu yan çizgiye yönlendirin ve derinlemesine pas atmasını zorlayın.

Bir sonraki yazımda ortadaki oyuncunun görevlerini, tuzakların oluşumunu ve arka taraftaki oyuncuların görevlerini detaylı analiz edeceğiz. O zamana kadar basketbolla kalmanızı ümit ederim.
spacer