Basketbolun Ruhuna Yolculuk | Takım Olmak (1.Bölüm)

 Basketbol, sahada yalnızca topun değil, duyguların da el değiştirdiği bir oyundur. Oyun içerisindeki her aksiyon bir bağlılığın ifadesidir. Gerçek bir takım, bireysel becerilerin toplamı değil; birlikte kazanılacak zaferlerin umududur.

Takım Olmak

Takım Olmak

Oyuncular, kendi egolarını bir kenara bırakıp "ben"den "biz"e geçtiğinde, takımları güçlenip oyuna anlam kazandırmaya başlar.

Takım olmanın özü, birbirine koşulsuz güvenmektir. Bir oyuncunun hatasını diğeri telafi eder, biri düştüğünde diğerleri onu yerden kaldırır. Çünkü sahada herkesin görevi yalnızca kendi başarısının değil, takımın başarısının vurgulanmasıdır.

Takım arkadaşlarının birbirlerine olan güven duygusuyla yalnızca oyun değil, hayat ta şekillenir. Oyuncular bir takımın parçası olmayı öğrendiğinde, yaşamın da bir takım olduğunu fark eder.

Bireysellikten Birliğe Uzanan Yol

Basketbol bize, fedakarlık, dayanışma örneklerini oyun içinde sürekli göstermektedir. Büyük takımlar, sadece yıldız oyuncuların değil aynı zamanda birbirine yürekten inanan takım üyelerinin eseridir. 

Dolayısıyla basketbol, oyuncuları zamanla bireysellikten alıp birliğe götüren uzun bir yolculuğun adıdır. Basketbol oynayan gençler bu yolculukla benden çıkıp biz olmayı keşfederler.

Sonuç

Takım olmak, birlikte kazanmanın ötesinde, birlikte insanlaşmaktır. Çünkü gerçek zafer, tabelada değil; birbirine güven duyan oyuncuların gücünde gizlidir.

Bir sonraki yazıda basketbolda aşkı ve hoşgörüyü sahaya nasıl taşıyabileceğimizi konuşacağız. Basketbolla kalmanızı ümit ederim.

Basketbolun Ruhuna Yolculuğun Önceki Yazıları

spacer

Basketbolun Ruhuna Yolculuk | Yazı Dizisi Tanıtımı

 Bir oyunun değil, bir yaşam biçimi üzerine oluşturduğum dört bölümlük basketbol yazısı dizisi  hazırladım. Basketbol üzerine yazdığım bu yazı dizisini geçen yaz boyunca okuduğum basketbol temalı kitaplardan esinlenerek hazırladım. Her hafta pazartesi günü  yayınlanacak yazı dizimi  keyif alarak okumanız ümidiyle...

Basketbolun Ruhuna Yolculuk

Bir Topun Peşinde, Bir Ruhun İzinde

Basketbol uzaktan sadece bir oyun gibi görünür. Driblingin sesi, potaya çarpan topun yankısı, tribünlerin uğultusu... Oysa basketbolun insan ruhuna dokunduğunu biraz daha yaklaştığınızda fark edersiniz.

Sahaya adım attığınız andan itibaren yalnız bir oyuncu değil, aynı zamanda bir insan olarak deneyim kazanmaya başlarsınız. Ego ile özveri, öfke ile denge, birey ile takım, kalp ile zihin arasında bir çizgide yol almaya başlarsınız. Her basketbol maçınız aynı zamanda kendinizle yaptığınız bir içi yolculuğa evrilir.

Basketbolun Ruhuna Yoluculuk Sırasında

Bu dört bölümlük yazı dizisinde, basketbolun yalnızca taktik oyunları ve tabela sonuçlarıyla değil; insan olmanın özüyle nasıl iç içe girdiğinden söz edeceğiz. 

Takım olmanın anlamını, basketbolu aşkla oynamanın gücünü, zihinsel dengenin değerini ve basketbolun hayatla kurduğu derin bağı keşfetmeniz için oyunun o büyüsünden konuşacağız.

Sonuçta Oyun Biter, Ruhu Kalır

Her basketbol maçı bir yerde bitiyor. Korna çaldığında, salonun ışıkları söner, skor tabelası kapanır. Ama o oyunun ruhu; birlik, sevgi, denge ve farkındalık hiçbir zaman bitmez. Yüreğimizin bir yerinde oynadığımız o maç hep canlı kalacaktır.

Basketbol yalnızca kazananları değil, kendini geliştirmeyi başaranları da unutmaz. Çünkü bu oyunun en önemli sayısı, insan olmayı öğrenmektir.

Dört bölümlük yazı dizisinde görüşmek ümidiyle, basketbolla kalın.

Basketbolun Ruhuna Yolculuğun Bölümleri

  • 1. Bölüm; Takım Olmak: Bireysellikten Birliğe Uzanan Yol
  • 2. Bölüm; Aşkla Oynamak: Takım Ruhu ve İnsanlık Üzerine
  • 3. Bölüm; Sahada Zihinsel Denge: Öfkeyi Güce Dönüştürmek
  • 4. Bölüm; Basketbol: Hayatın Ritmini Yansıtan Bir Yolculuk
spacer

10 Kasım Sabahı ve Basketbol

 10 Kasım, yalnızca bir anma değildir. Hatırlatma ve verilen bir sözü tekrar etmektir. Atatürk'ün mücadele azmini ve kararlılığını, basketbolun disiplininde, takım ruhunda, birlikte başarma duygusunda yeniden hissetmektir.

10 Kasım ve Basketbol

Basketbolun Işığında Sonsuz Bir Mücadele ve Atatürk

Her yıl 10 Kasım sabahı aynı sessizliğin içinde buluruz kendimizi. Saatler 9:05'i gösterdiğinde, o kısa sessizliğin içerisinde hayat durur, rüzgar bile susar. Kalbimiz; özlem, saygı ve minnetle atar. Yaşanan bu kısa sessizlik bir kez daha bize yol göstereni hatırlatır.

Basketbol sahasındaki her driblingte olduğu gibi Atatürk'ün bize bıraktığı izler tekrar eder. O izler, maçlarımızda, antrenmanlarımızda ve takım ruhuyla karşımıza her an çıkmaktadır. Çünkü Atatürk'ün en büyük mirası hiç bitmeyen bir mücadele azmiyle dolu olmasıdır.

Basketbol da tıpkı Atatürk'ün inandığı değerler gibi emek, disiplin ve inancı bağrında taşır. Bir takımın başarılı olabilmesi için oyuncuların birbirlerine güvenmesi gerekir. Bu güven aynı zamanda birlikte başarmak duygusunu taşır. Atatürk bu inancı bizlere kazandırdı. Bugün basketbol sahasında biz de terimizin son damlasına kadar birlikte başarma inancını yaşıyoruz.

Antrenmanda alınan her nefes, son topu savunma ve potaya attığımız ilk şut... Hepsi aynı şeyde birbirine bağlı: Pes etmemek. Tıpkı Atatürk'ün en zorlu günlerde bile 
"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır."

demesi gibi. İşte basketbol bu sözün sahada vücut bulmuş halidir.


10 Kasım Mirası Hatırlamaktır

10 Kasımlar sadece özlemi değil, aynı zamanda gençliğin verdiği sözleri de hatırlatır. Atatürk'ün bıraktığı mirası anmak için değil yaşatmak için hatırlatır.

Basketbol sahasında ter döken bizler, gençlerin umut dolu gözlerinde 10 Kasımları bu duygularla anıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; birlikten güç doğar anlayışını yaşıyoruz.

Bugün bir kez daha söz veriyoruz:

Atatürk'ün emanetini sadece kalbimizde değil basketbolun oynandığı her yerde yaşatacağız. Mücadele etmeye, birlikte çalışmaya, umudu büyütmeye devam edeceğiz.

Ruhun Şad Olsun, Atam

Bu topraklarda attığın her adımın, basketbol oyunumuzun en anlamlı ruhunu oluşturuyor. Seni sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
spacer

Basketbolun Kalbinden | Özel Olimpiyatlar Türkiye Üzerine

 Basketbol sadece bir oyun değil; bazen bir yaşam biçimi, bazen de insanı yeniden tanımlayan bir yolculuktur. Bu yolculuğun en anlamlı duraklarından biri ise benim için hiç kuşkusuz Özel Olimpiyatlar Türkiye oldu.

Ümit Yanar

Bir basketbol koçu olarak, 2023 Berlin Dünya Oyunları'nda Özel sporcularla birlikte basketbol sahasına çıkarak hem kariyerimde hem de kişisel yaşamımda derin izler bırakan bir deneyim yaşadım.

Özel Olimpiyatlar Türkiye ile yaptığım röportajla; bu özel yolculuğu, sporun dönüştürücü gücünü ve kapsayıcılığın hayata kattıklarını konuştum. Röportajın tamamı aşağıda yer almaktadır.

"Basketbol benim için bir yaşam felsefesidir."

Basketbol Koçu Ümit Yanar

- Özel Olimpiyatlar Berlin 2023 Dünya Oyunları sizin için nasıl bir deneyimdi? O atmosferde takımınızla birlikte yer almak size neler hissettirdi?

Basketbol benim için bir yaşam felsefesidir. Kariyerim boyunca pek çok unutulmaz anlara tanıklık ettim. Ancak her sporcunun hayalinde olduğu gibi, benim de hayalimde bir gün olimpiyatlarda yer almak vardı. Bu hayalimi Özel Olimpiyatlar Türkiye sayesinde gerçekleştirdim. 

Basketbol kariyerimin en etkileyici anı kesinlikle 2023 Berlin Dünya Oyunları'nın açılışıydı. Gerçek bir rüya gibiydi... Hele ki aile gibi gördüğüm Özel Olimpiyatlar Türkiye 3x3 Basketbol takımıyla bu anı yaşamak tarifsiz bir mutluluktu.

"Basketbol, paylaşmayı ve dayanışmayı öğreten bir yaşam alanı."

- Özel Sporcularla çalışmak size nasıl bir bakış açısı kazandırdı? Sizce onları "özel" yapan en güçlü özellikleri neler?

Özel Sporcularla çalışmanın bana kattığı en büyük değer sabır oldu. Bunun yanında karşılıksız sevgiyi, mücadele etmeyi, kazanamasak bile emek vermenin önemini öğrendim. Onları özel yapan şey; içlerindeki saf sevgi, tutku ve birlikte olma arzusu. Benim için en kıymetlisi ise onlarla bir aile gibi aynı amaç için mücadele etmekti. Basketbol sahasında onlarla yer almak hayatımın en güzel anlarından biriydi. Keşke onlarla daha uzun süre basketbol oynayabilsem diyorum.

- Sahada sadece teknik değil, duygusal bir bağ da kurduğunuzdan bahsediyorsunuz. Sporcularınızla aranızdaki bu bağı nasıl tanımlarsınız?

Özel Sporculara bir şey öğretmek başlı başına çok değerli. Ancak onlarla vakit geçirdikçe aranızda doğal bir bağ oluşuyor. Sevinçleri de hüzünleri de paylaşıyoruz. İşte bu paylaşımlar görünmez ama çok güçlü bir bağ kuruyor.

Birlikte uzun zaman geçirdiğinde, bağınız aile bağına dönüşüyor. Sahada birlikte mücadele etmek, azim göstermek... İşte bunlar bizi gerçek anlamda bir aile yaptı. Bence bizi 3x3 karma basketbolda dünya ikinciliğine taşıyan en büyük güç buydu.

- Basketbol ve sporun topluma katkısı hakkında neler düşünüyorsunuz? Kapsayıcılık ve farkındalık açısından sporun rolü nedir?

Basketbol öyle bir spor ki insanı adeta büyüler. Toplumu bir araya getiren inanılmaz bir gücü var. Ben basketbolu hayatın küçük bir simülasyonu olarak görüyorum. Sahada paylaşmayı, dayanışmayı, yardımlaşmayı öğreniyorsunuz; acıyı ve mutluluğu da aynı yerde yaşıyorsunuz.

Bu yönüyle basketbol, her sporcunun farkındalığını artıran kapsayıcı bir alan. Özel Sporcularımızın basketbol sayesinde topluma uyum süreçlerinin ne kadar güçlendiğini görmek bunun en güzel örneği.

3x3 Karma Basketbol

Son Söz

Yaşadığım 2023 Berlin Dünya Oyunları deneyimi bana gösterdi ki; basketbol sadece fiziksel bir etkinlik değil, insan olmanın en saf biçimlerinden biridir.

Berlin'deki madalyalar zamanla solabilir ama o sahadaki sevgi, emek ve dayanışma hiç eksilmeyecek.
spacer

SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Değişim (10)

Bölüm 10

Değişim 

Bir basketbol maçında rakiplerin savunma ve hücum taktiği sürekli değişir. Takım arkadaşlarımızın performansının dalgalanmasıyla koç yeni bir oyun planını devreye sokabilir. İşte tam bu noktada Yunan filozofu Heraklitos'un şu sözü aklımıza gelir: "Değişmeyen tek şey değişimdir." Bir basketbolcu olarak değişime ayak uydurmak zorundayız.

Seni Basketbol Takımına Aldım

Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu sözü hem basketbol sahasında hem de hayatta geçerli bir gerçekliktir. Kendi potansiyelimizi ancak değişimlere adapte olarak ortaya çıkarabiliriz. Sosyal çevremizde, ailemizden aldığımız destekle bu değişim içinde kendimizi bulur, geliştiririz. Her zorluk, bir gelişim fırsatıdır. Tıpkı bizim Bekir kocun gelişi gibi. Sezonu Melek'in Son Sesi adıyla şampiyonluğa taşımak ise en büyük hedefimiz oldu.

Hem takım arkadaşlarım hem de okuldan sosyal çevrem bana artık her zamankinden daha fazla güveniyor, inanıyorlardı. Liderliğimle birlikte Melek'in Son Sesi onlar için sadece bir konulmuş bir isim değil, bir amaca dönüşmüştü.

Hatta erkek takımından Ümit, bir gün derste bana yanaşıp fısıltıyla, "Elif, ne yaparsan yap takını yalnız bırakma. Sen oynadıkça onlar senin arkandan yürümeye devam eder," dedi. Sessiz, utangaç ama sahada tıpkı eski ustalar gibi sade ve etkili basketbol oynayan Ümit'in bu sözleri içime dokundu. Özellikle köşelerden attığı üçlükler, turnikelerindeki sadelik ve netlik, fundamental bilgisinin ne kadar iyi olduğunun göstergesiydi. İtiraf etmeliyim ki, Ümit bana ilham veriyordu.

Yeni koçla birlikte hayatımda bazı dengesizlikler başlamıştı. Annem ve babam, basketbol derslerimi etkiliyor mu diye düşünse de, hayatıma basketbol girdiğinden beri derslerimdeki büyük ilerlemeyi de fark ederek bu düşünceden vazgeçtiler. Bir akşam yemeği sırasında babam, yumuşacık sesiyle sordu:

"Kızım, son zamanlarda seni biraz düşünceli ve yorgun görüyoruz. Bir şey mi var" Babamın bu sözleri beni rahatlattı. "Annem, babam... Evet, bir sorun var ama sizin müdahalenizi istemiyorum. Benim başa çıkmam gereken bir konu bu," dedim. Annem, "Seni seviyoruz güzel kızım. Ama bize anlatırsan sana belki bir yol gösterebiliriz," diye ekledi.

Onlardan müdahale etmeyeceklerine dair söz aldıktan sonra, takımın geldiği noktayı ve Bekir koçun adalet yoksunu olmasından söz ettim. "Bu sadece bende değil, takım içinde de bir huzursuzluk yarattı. Ama biz takım olarak bu sezonu Melek öğretmen için oynamaya karar verdik. Sezona bir isim bile koyduk: Melek'in Son Sesi. Çünkü bu sezon sonunda hepimiz için yeni bir kapı aralanacak."

Bekir koçun adaletsiz tavrı sonraki antrenmanlarda da sürdü. Ama biz, bir aile gibi birbirimize kenetlenmeyi öğrenmiştik. Maçlarda oyuna sokmadığı arkadaşlarımız için bazımız bilerek oyundan çıkmanın yolunu bulup onlara oyuna girme fırsatı sunuyordu. Ben de her antrenman bitiminde takıma fundamental çalıştırıyordum. Örneğin, dribling ve pas kanalları üzerinde çalışmak bize zor anlarda skor üretimi imkanı sağladı. Liderliğim bu noktada daha da perçinlendi.

Melek Öğretmenden Gelen İşaret

Bir gün İbrahim öğretmen beni çağırdı. Melek öğretmen bazı eşyalarını almayı unutmuş. Onların takıma verilmesi gerektiğini uygun bulmuş. Melek öğretmen, Kayısı Festivalinde takımca çekilen bir fotoğrafı çerçeveletmiş. Takım fotoğrafını gördüğüm ilk anda içim titredi.

Öğretmenler odasında çerçeveyi alırken matematik ve edebiyat öğretmeninin fısıltılı konuşmalarını işittim:

"Bekir disiplinli gibi gözüküyor olsa da, bu takımdaki eski ruhun gitmesinin sebebi oldu. Çocukları gereksiz nedenlerle baskı altında tutuyor."

Bunları duymak çok zor olsa da, Melek öğretmenden bir hediye almış olmak bana umut verdi. Çerçeve aslından ondan bize bu zor günleri atlatmamız için gelen bir hediye olmalıydı. Heyecanla çerçeveyi takıma göstermeye giderken çerçevenin arkasında bir not yazıldığını fark ettim:

"Zorlukla başa çıkmak, yürekle oynamakla başlar."

Soyunma odasında yediğimiz ilk fırçayı aklıma getirdi. Bu notla yeniden hatırladım ki, liderlik bazen sessizce direnmekti.

O akşam günlüğümü açtım ve şunları yazdım:

"Artık koçlar, seyirciler ne der diye korkmuyoruz. Çünkü biz neden basketbol oynadığımızı biliyoruz. Melek'in Son Sesi biz olacağız."
spacer