SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Yeni Bir Diyar, Yeni Bir Sınav (7)

 Bölüm 7

Yeni Bir Diyar, Yeni Bir Sınav

Son turnuvada rakiplerimize göre daha üstün olmamız ses getirmişti. Her yerde, hatta yerel gazetemizde takımımız hakkında övgüler diziliydi. Melek öğretmenin dediğine göre, bazı basketbol ustaları maçlarımızı izlemek istiyormuş. Başarımız, semtin sınırlarını aşarak başka şehirlerde bile duyulmaya başlamıştı.

Seni Basketbol Takımına Aldım

Başarımız sınırları aşmıştı. Malatya Beyler Deresi Spor Vakfı, üç gün konaklamalı Kayısı Festivali Basketbol Turnuvası için bize davet yazısı yolladı. Bu başka bir şehre gidip orada kalmak anlamına geliyordu. Basketboldaki başarımız coğrafi sınırlarından taşıyordu. Bu teklifin içinde yer almak bile bizim için büyük onurdu.

Turnuvada ev sahibi Beyler Deresi, Paris Sein Nehri takımı, Fransa'da göçmen çocuklardan oluşan bir okul takımıydı. Atina Olimpos ise Yunanistan'ın kaybolmuş semtlerinden keşfedilmiş oyuncuların bulunduğu bir okuldu. Uluslar arası bir basketbol havası vardı. Farklı diller, farklı kültürler... Ve biz, İstanbul'un kenar mahallesinde yeşeren genç bir takımdık. 

İçimde bambaşka bir heyecan vardı. İlk kez ailemden ayrı kalacaktım. 16 kişilik basketbol kafilesiyle beş gün sonra otobüs yolculuğuyla Malatya'ya gidecektik. Her antrenmandan sonra soyunma odasında bu yolculuk konuşuluyordu. Meryem ile Reyhan serbest zamanlarda neler yapacaklarını planlıyordu:

"Seninle kıyafetlerimizi değiştirip farklı kombinler yapabiliriz. Ona göre valizini hazırla!" dedi Reyhan, gülümseyerek.

Tuğba ise heyecanını daha coşkulu ifade etti:

"Son ses müzik açıp çılgınlar gibi dans ederiz!" derken heyecanı gözlerinden fışkırıyordu.  "Seninle aynı odada kalmak istiyorum Nina!" dedi.

Yolculuk için valizimi hazırladıktan sonra not defterime aynen şu cümleleri yazdım:

"Hayatımda ilk kez bambaşka bir yerde olacağım. Kendimi WNBA oyuncusu gibi hissediyorum. Deplasmanda yaşanacak maç serisindeymiş gibi... Umarım play off sırası kazanacak sonuçlar alırız."

Kayısı Festivali Basketbol Turnuvası Başlıyor

Uzun bir yolculuğun ardından turnuva gününün geldiği Malatya şehrine vardık. Önce kalacağımız öğrenci yurduna yerleştik. Bizi karşılayan yeni yüzler vardır. Yeni bir şehirde olmanın heyecanıyla çevremizdeki her şeyi büyük bir dikkatle gözlemliyorduk.

"Hoş geldiniz" sesleri yankılanıyor, biz de heyecanla "Hoş bulduk" diyorduk. Malatya'nın ortasından geçen, üzeri renkli ışıklarla süslenmiş deresi beni büyülemişti. Kayısı Festivali için süslenmiş caddeler, ışıl ışıl süzülen Beyler Deresi ve mis gibi kokan meyve kokusu... Bu şehir bizi bağrına basmaya hazırlanıyordu. Her yer bayram yerine dönmüştü.

Odalarımız üçer kişilikti. Odaya çıkmadan önce Melek öğretmen küçük bir toplantı yaptı. 

"Çocuklar, burada artık sizi sadece semtiniz değil, başka şehirden gelen insanlar da izleyecek. Bu turnuvaya özel olarak yetenek avcıları da davet edildi. Hatta Kocaeli ilinden Güngör Yıldırım da burada olacak. Kulaklarınıza küpe olsun diye söylediğim sözümü unutmayın: Başarılı olmak istiyorsanız fundamental, çok tekrar ve detay... İşte şimdi bunu göstereceğiniz bir zamandasınız."

Oda numaralarımızı ve oda arkadaşlarımızı öğrendik. Ben Çiğdem ve Burcu 102 numaralı odada kalacaktık. Bu kombinasyon beni çok sevindirdi. Hem Burcu'yu hem de Çiğdem'i çok seviyordum. İkisiyle aynı odayı paylaşmak bana güç verdi.

Odalarımıza yerleştikten sonra yemekhanede buluştuk. Ardından yaklaşık 45 dakikalık bir toplantıdan sonra turnuvanın açılış maçı için Olimpos'la oynamak için spor salonuna hareket ettik.

Sahaya ısınmak için çıktığımızda herkes çok rahattı. Belki de bir önceki turnuvada kazandığımız şampiyonlukla ilgiliydi. Ama maç başladığında sanki bir duvara çarpmıştık. Atina Olimpos beklenmedik şekilde güçlüydü. Daha maçın ikinci dakikası dolmadan 2-17 ilerdeydiler.

Beni tutan oyuncuyu bir türlü geçemiyordum. Her denememde başarısız oluyor ve bu beni sinirlendiriyor, daha çok hata yapıyordum. Ayşe bu durumu görüp bana destek olmaya çalıştı:

"Hadi Elif! Ayağa kalk!"

Ama top elimden kayıyordu. Bir hücum sırasında Nina topu aldı, coast to coast gitti. Fastbreak atmak için kanattan koşuya başladım. Savunma Nina'yı kapatınca pası bana attı. Topu aldığımda çember önümdeydi, bomboştum. Turnikeye gittim, bir adım, iki adım, sıçradım... Ama geriden gelen adını hiç unutmayacağım 9 numaralı Elene hayallerimi yerle bir eden öyle bir blok yaptı ki, top tribünlere uçtu. Yere düştüğümde koca salon küçücük geldi. Fırlatılan top değil bendim, gözlerim yaşlarla doldu. Kimse görmesin diye formamla gözyaşlarımı sildim. Yenilgilerim... Ahh benim yenilgilerim beni unutmadınız demek...

Melek öğretmen bu pozisyondan sonra mola aldı ve beni oyundan çıkardı. İlk devre boyunca bir daha da oyuna almadı. Mola sırasında Melek öğretmen çok sertti:

"Buraya sizi alkışlamak için getirmedim! Basketbolunuz gelişsin diye getirdim. Kazanmak için mücadele etmeniz gerekir. Ruhunuzu ortaya koyduğunuzda kaybetseniz bile asıl kazanan siz olursunuz."

Bu sözler yüreğime bir ok gibi saplandı. Çiğdem'in elini sıkarak:

"Hatırlıyor musun? Bahçede kuzenlerine karşı oynadığımız 2'ye 2 maçı? Vazgeçmemiştik. Şimdi de vazgeçmeyelim."

Devre bittiğinde 12-33 gerideydik. Önceki turnuvadan dolayı kibir tüm takımı ele geçirdiği için boynumuz bükük odaya yürüdük. Soyunma odasında Melek öğretmen gözlerimizin içine bakarak konuştu:

"Daha çok maç kaybedeceksiniz. Ama her seferinde yüreğinizi ortaya koymazsanız, hiç kazanamazsınız. Gerçek kazanç, skora değil mücadeleye bağlıdır. Şimdi sahaya çıkıp yüreğinizi sahaya koymanızı istiyorum. Bu takımın karakteri budur, karakterinizi gösterin!"

Melek öğretmen, Meryem ve Tuğba'ya savunma ribauntlarının alınması için box-out yapmalarını söyledi. Her ölü topta run and jump baskı yapmamızı, orta kulvarı kapatmamız gerektiğini ve agresif adam adama savunma yapmamızı istedi. Kanatlardan oynanacak tüm pick and roll savunmalarında ikili sıkıştırma taktiğini özellikle vurguladı.

"Hooop 1, 2, 3... Söz!" diye bağırıp sahaya çıktık.

İkinci yarıda Gamze sakatlandı. Melek öğretmen gözümün içine baktı: "Elif!" dedi. Anladım, "ayağa kalkma zamanı" diyerek oyuna girdim. Yardıma yardım pozisyonundayken pas arası yapıp fastbreak'e fırladım.  Reyhan'a asist yaptım. Bu sayı tüm takımı ateşledi. Bu basket sadece 2 sayı değildi, takımın ruhunun sahaya dönmesiydi. Ribauntlarda Meryem ve Tuğba savaşıyordu. Savunmada hatasız oynuyorduk. 11-0'lık seriyle farkı kapattık.

Seyirciler bile bizim için tezahürata başladı: "Yaşa! Bu kızlar pes etmiyor!"

Bir ara farkı 5 sayıya indirdik ama rakip karşılık vermeyi başardı. Maçı 57-49 kaybettik. Yenilmiş olmamıza rağmen ikinci yarıda bambaşka bir takım olmuştuk.

Soyunma odasında Melek öğretmen tek bir cümle kurdu:

"Bu maçı skor tabelasında kaybettiniz. Ama asıl oyunu, yani karakterinizi sahaya koyarak ruhunuzu kazandınız. Tebrikler!"
spacer

SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | Turnuva Günü (6)

 Bölüm 6

Turnuva Günü

"O sabah gözlerimi açtığımda, kalbim göğsümde zıp zıp ediyordu. Geceden beri içimde bir kıpırtı, midemde kelebekler vardı. Bugün ilk maçımın olduğu gündü ve ben uyuyamamıştım bile."


Seni Basketbol Takımına Aldım

Uyandığımda odama hafif bir güneş ışığı sızıyordu. Pencereyi araladım, hava ne sıcak ne de soğuktu. "Tam basketbol havası," dedim kendi kendime.

Benden hemen sonra annem, sonra da babam uyandı. Kahvaltı masası her zamankinden farklıydı. Annem en sevdiğim yumurtayı yapmış, babam da ekmeği kızartmıştı. Küçük kardeşim bile uyanmış bana heyecanla bakıyordu.

Kahvaltı yaparken babam gözlüğünü düzelterek bana döndü:

"Bak kızım," dedi. "Bu sabah senin için sıradan bir gün değil. Heyecanlısın biliyoruz. Ama şunu unutma; maçı kazanman ya da kaybetmen önemli değil. Önemli olan o sahaya yüreğinle çıkman. Sahada cesaretle durduğun her saniye formanı taşıman bizim için bir önemlidir. Seninle gurur duyuyoruz." 

Annem de elimi tuttu:

"Senin o sahaya çıkman bile büyük zaferdir. Yeter ki eğlenmeyi unutma!" dedi.

"Abla basket atınca bana el salla tamam mı?"

Bu sözlerle içimdeki kelebekler özgürleşti. Beni çok güçlü hissettirdi. İşte o gün o kahvaltı masasında kendimle gurur duymaya başladım.


Maça Doğru

Derslerin bitimiyle tüm takım, ablalarımızla birlikte okulun yemekhanesinde buluştuk. Belli ki, Melek öğretmenimizin bizim için yaptığı bir organizasyondu. Benim gibi çaylak oyuncuların yüzlerinde heyecan doluydu. Ablalarımızsa yanımızda bulunarak bize destek oluyordu.

"Ben pota altında elimi kaldırdığımda pası elime doğru at Ayşe!" dedi Meryem heyecanla.

"Ribaundu alırsam Elif'i hızlı hücuma koşturarak ona uzun bir pasla asist yaparım," diye ekledi Ayşe.

"Merak etmeyin," dedi Burcu, "hiçbir kız beni kolay kolay geçemez."

Bu heyecanlı sohbetler yemekhaneyi tatlı bir uğultuya boğdu. Sonunda Melek öğretmenimiz ayağa kalktı:

"Hadi kızlar! Şimdi çıkıp basketbolumuzu oynama zamanı. Ama unutmayın, en önemli şey eğlenmek ve takım olmaktır."

Basketbol sahasına ulaştığımızda turnuvanın ilk maçı oynanıyordu. 50'liler Spor ile karşı mahalenin okulu kozlarını paylaşıyordu. Tribündeki yerimizi aldığımızda gözümüz hemen Esentepespor'a takıldı. Karşıdan sahaya yürürken göründüler. Uzun boylu, güçlü oyuncular. Bir an içimden "acaba baş edebilir miyiz?" diye geçirdim. 

Çiğdem'e döndüm:

"Ne düşünüyorsun? Bu takıma karşı ne yapabiliriz?"

Çiğdem hiç tereddüt etmeden yanıtladı:

"Önemli olan boy değil Elifim. Sahaya çıktığımızda öğretmenizin bize öğrettiklerini ne kadar doğru yaparsak, o kadar güçlüyüz demektir. Fundamental her şeydir."

Bu sözler bana güven verdi. Aklıma Çiğdem'le onun arka bahçesindeki ikiye iki oynadığımız maç geldi. Erkek kuzenlerine karşı oynamış, 21-17 kazanmıştık. Maçı bitiren basketi hala hatırlıyorum. Çember altından kanada güçlü bir kat yapmıştım. Pası aldığımda küçük kuzen karşımdaydı. Çiğdem basket kat yaparak bana ISO oynamam için alan yaratmıştı. Jab step yaparak savunmayı tarttım. Sonra jab cross ile onu geçtim. Stop yaptım, pump fake attım. Küçük kuzen sıçrayınca topu sakince potaya bıraktım.

Bu maçın sonunda annelerimizden aldığımız bir takdir oldu; Çiğdem bana alan açarak takım oyununun gerçek zaferinin önünü açmıştı.

Maç Başlıyor

Soyunma odasında Melek öğretmen son direktifleri verdi. Sonra dip çizgiye tek sıra dizildik. Kaptan Meryem önde, hepimiz onun arkasında sahaya koştuk. Orta yuvarlakta bir küme olduk.

"Bir, iki, üç... Söz!" diye hep bir ağızdan bağırdık.

Isınma sırasında kalbimdeki atış hızı henüz yavaşlamamıştı. Ama terlemeye başladıkça sakinleşme de beraberinde geldi. Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyordu. Maça başlamaya hazırdım.

"Çiğdem, Meryem, Elif, Burcu ve Tuğba... İlk beş başlıyor!" dedi Melek öğretmen.

Kenardaki arkadaşlarımızla el tokuşturduk. Hava atışına yerleştik. Meryem sıçrayarak topu kazandı. Top bana geldi. İki dribling yaptım, savunmanın dengesizliğini gördüm. Çiğdem savunmanın arkasına sarkmıştı. Zamanında attığım sektirme pasla Çiğdem topu yakalayıp hiç sektirmeden turnike attı. 2-0 öndeydik.

"Savunmaya dönün! Geriye koşun!" diye bağırdı Melek öğretmen.

Savunmaya geçtik. Adam adama oynadık. Esentepespor'un paslaşmaları sırasında Tuğba araya girdi ve topu çaldı. Çiğdem ve ben kanatlardan hızlı hücuma koştuk. Tuğba topu hızlıca sürdü ve Çiğdeme pas attı. Çiğdem de hemen topu bana gönderdi. Bir baktım ki potayla aramda kimse yok. Çembere yaklaşarak el alttan turnikemi attım. Ve... basket!

Top çemberden geçerken zaman sanki durdu. Bu benim hayatımda attığım ilk basketti. Tribünlerdeki alkışları duyunca gözlerim doldu ama kendimi tuttum. "Bu daha başlangıç," dedi içimden.

Maç boyunca biz daha çevik ve organize oynadık. Esentepespor bizen daha iri olsa da takım oyunumuz karşısında etkisiz kaldılar.

Son korna sesiyle skor tabelasında 41-25 yazıyordu. Biz kazanmıştık. Sahada herkes bir birine sarıldı. Meryem'le Reyhan havaya zıplayıp çığlık attı. Ayşe, Tuğba ve Burcu mutluluktan gülüyordu. Çiğdem bana dönüp yumruğunu uzattı. Yumruklarımız birleşirken gözlerimiz parlıyordu.

Melek öğretmenimiz saha kenarında el çırparak bize yaklaştı. Yanımıza geldiğinde hepimiz onu pür dikkat dinledik.

"Kızlar," dedi yumuşak ama kararlı bir sesle. "Bugün sadece bir maçı kazanmadınız. Bugün kendinize inandığında neler yapabileceğinizi hepimize gösterdiniz. Rakibin boyları uzun olabilir, güçleri fazla olabilir ama siz takım olarak oynadınız. Cesur oynadınız. Fundamental dediğimiz o temel şeyler var ya... İşte onları kalpten yaptınız. En önemlisi birbirinize inandınız."

Sonra başını hafifçe eğip hepimize konuşur gibi devam etti:

"Basketbol sadece bir spor değildir. Sahada ne yapıyorsan hayatta da onu yaparsın. Bugün sahada korkmadan oynayan sizler, yarının cesur kadınları olacaksınız."

Hepimizin gözleri doldu ama kimse ağlamadı. Sadece birbirimize  daha sıkı sarıldık. Bu kucaklaşmada hem maçın coşkusu hem de hayatın ilk büyük sınavını geçmenin gururu vardı.

Melek öğretmen daha sonra şunları ekledi:

"Bugün ilk maçtı. Daha nice maçlar oynayacaksınız. Bazen kazanacak, bazen kaybedeceksiniz. Ama bugün hissettiklerinizi unutmayın. Çünkü bu duygular gerçek bir takımın kalbidir."

Ardından elini ortaya doğru uzattı:

"Şimdi birlikte bağırıyoruz: Bir, iki, üç..."

"Söz!" diye hep bir ağızdan bağırdık.

İşte o an, turnuvanın o ilk günü, hayatımın unutulmaz anlarından biri oldu. 
spacer

2-1-2 Zone Pres | Yarı Sahaya Geçiş

 2-1-2 zone pres taktiğinin başarısız olması durumda, hızlı ve organize bir şekilde yarı saha savunmasına geçiş büyük önem taşır. Yarı sahaya geçişin temel ilkeleri, tuzağa katılmayan üç oyuncunun topa yönelmesi ve tuzakta yer alan iki oyuncunun geriye hızla koşarak pozisyonlarını almalıdır.

Yarı Sahaya Geçiş

Aşağıdaki şema, 2-1-2 zone presin kırılması durumunda uygulanması gereken savunma davranışlarını göstermektedir.

Yarı Sahaya Geçiş

  • X1 topa baskı yapar.
  • X4 ve X5 çember altına düşerek potayı korurlar.
  • Tuzak kuran X3 ve X2 çok hızlı geri koşarak savunma pozisyonlarını alırlar.
Bu modelin başarısı, özellikle tuzağa katılmayan oyuncunun top üzerindeki baskı kalitesiyle doğrudan ilgisi vardır.

Yarı Saha Savunmaya Geçişin Temelleri

2-1-2 zone pres, genelde savunmada daha az risk almak isteyen takımların tercih ettiği bir baskı sistemidir. Bu nedenle yarı saha savunmaya dönüş bu düzen içerisinde daha az karmaşıktır.

Avantajları

  • Arka tarafta görevli oyuncuların (X4 ve X5) çemberi koruma sorumluluğu savunma dengesinin çabuk kurulmasını sağlar.
  • Topa baskı yapan oyuncuya güvenilmesi, tuzaktan çıkan topun tekrar kontrol altına alınmasını mümkün kılar.
Yarı sahaya geçişte tercih edilecek savunmaların arasında:
  • Adam adama savunma
  • Zone savunma varyasonları (2-1-2, 2-3, 1-3-1 gibi)
  • Çapraz baskı yer alabilir.

Çapraz baskı nasıl yapılabilir? Dilerseniz şimdi ona bakalım.

Çapraz Baskı

2-1-2 zone pres sonrası tempoyu devam ettirmek isteyen takımlar için etkili bir yarı saha savunması stratejisidir. Bu sistemde, savunma genelde 3/4 sahaya yayılır ve tuzak amacı gütmeden yarı sahada topun hızını kesmeyi hedefler.

2-1-2 zone presin ardından çapraz baskı yapılmasını öneririm. Böylece rakip takımın süresini azaltmaya çalışmanın yanında oyun süresi eritilebilir.

Çapraz baskı aşağıdaki şemayla incelendiğinde uygulama ilkeleri şöyle sıralanabilir:

Çapraz Baskı

Çapraz Baskı

  • X3 ve X4 topun hızını keser Bunu yaparken tuzak kurmak gibi bir görevleri olmaz. Bunun nedeni, kolay basket yemeyi engellemektir.
  • X1 topu savunur. Topu kanatlara yönlendirme becerisi önemlidir.
  • X2 "jump to the ball" pozisyonu alarak orta koridoru kapatır.
  • X5 çember altına gelerek potayı savunmakla sorumlu olur.
  • Oyuncular doğal tuzak fırsatlarını fark ettiklerinde değerlendirebilirler.

Savunma Dengesi ve Uyumun Önemi

Yarı saha savunmasına geçerken, takımın yapısına fiziksel özelliklerine uygun bir savunma sistemi tercih edilmelidir. 2-1-2 zone pres doğası gereği daha az risk içermesinden dolayı yarı saha savunmaya geçişi daha planlı ve etkili kılar.

Çapraz baskıysa presin getirdiği enerjiyi devam ettirir. Elbette her baskı sisteminde olduğu gibi, burada da risk ve ödül dengesi göz önünde bulundurulmalıdır.

2-1-2 zone preste, yarı sahaya geçiş organizasyonundaki savunma dengesi; takım bütünlüğünü koruyup ve pozisyon avantajını sürdürmek açısından kritik öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.

Bu yazıyla birlikte 2-1-2 zone presin yapısını bitirdim. Elbette eklenecek daha pek çok nokta vardır. Denemesini yapacak takımların bu eksikleri tamamlaması ümidiyle basketbolla kalın.

2-1-2 Zone Pres Yazıları

spacer

2-1-2 Zone Pres | Tuzaklar, Orta ve Arka Taraftaki Oyuncuların Sorumlulukları

 Bu yazıda, 2-1-2 zone pres savunma stratejisinde orta ve arka hatta görev yapan oyuncuların sorumluluklarını ve tuzak kurma mekanizmalarını ele alacağız. Ön hatta görevli oyuncuların topu yönlendirmesiyle etkili tuzaklara dönüşebilir. Gelin süreci adım adım inceleyelim.

2-1-2 Zone Pres | Tuzaklar ve Roller

Tuzaklar ve Ortadaki Oyuncunun Rolü

Her pozisyonda tuzak kurmak zorunlu değildir. Oyuncular, bu ayırımı bilmek zorundadır. Tuzak, ortadaki oyuncunun (X3) sahadaki durumu analiz ederek verdiği kararlara göre oluşmalıdır. 

Ancak, tuzağın oluşmaması savunmanın başarısız olduğu anlamına gelmez. Çünkü 2-1-2 zone presin iki temel amacı vardır:
  • Top kaybı oluşturarak rakibin hücum dengesini bozmak
  • Hücum süresini eriterek rakip takımı hataya zorlamak
Eğer rakip rahat paslaşabiliyor ya da kolayca dribling yapabiliyorsa, tuzak oluşturmak çok zor bir hale gelir. Bu nedenle, oyunculara tuzakların ne zaman ve hangi koşullarda kurulacağını öğretmek gerekir. Bu, kolay basket yeme riskini azaltan çok önemli bir detaydır.

Tuzak kurmak için en ideal an, topun yan çizgilere yöneldiği durumlardır. Böyle bir durumda, ortadaki oyuncu (X3) hızlı şekilde topa yönelerek baskıyı artırmalı ve tuzak alanını kapatmalıdır.

Tuzak Yapacak Oyuncuların Görevleri

Tuzakların başarısı, özellikle ortadaki oyuncu (X3) tarafından alınan kararlara bağlıdır. Bu nedenle 2-1-2 zone presin en hassas noktası, X3'ün oyunu okuma becerisidir.

Toplu Oyuncuya Baskı Yapan (X1)

  • Toplu oyuncunun ortaya yönelmesini engellemelidir.
  • Topun yan çizgiye yönlendirilmesini sağlamalıdır.
2-1-2 Zone Press

Topsuz Oyuncuyu Savunan (X2)

  • X3'ün boşalttığı alanı kontrol altında tutmalı ve rotasyonu sağlamalıdır.
2-1-2 Zone Press

Ortadaki Oyuncu (X3)

  • Tuzak kurulup kurulmayacağına karar vermelidir.
  • Eğer top, yan çizgiye doğru güçlü bir dribling ile taşınıyorsa, topun ilerleyişini kesmelidir.
Tuzak

Taktik Not

Tuzak kurma çalışmaları sırasında, X1'in topu savunurken ayağıyla yan çizgiyi kapatması çok önemlidir Böylece hücum oyuncusunun ilerleme yönü sınırlandırılır ve geçiş alanları daraltılır. 

Tuzak kuracak oyuncular, ideal açıları almalı ve gerektiğinde temasla savunmayı sertleştirmelidir. Ancak unutulmaması gereken ilke şu olmalıdır:

Öncelik; topu çalmak değil, tuzağı kurmaktır.

Arka Taraftaki Oyuncuların Görevleri

2-1-2 zone pres sisteminde arka hatta yer alan oyuncular (genellikle pota altı savunma oyuncularıdır), tuzak kurmada aktif rol oynamazlar. Ancak güvenlik hattı olarak çok kritik görevler üstlenirler:
  • Topun yöneldiği alandaki boşlukları hızla kapatmalıdırlar.
  • Zayıf taraftaki alanları kontrol altında tutarak çapraz paslara karşı önlem almalılar.
  • Gerekirse topun ilerleyişini keserek çember altını savunmalıdırlar.
2-1-2 Zone Press

2-1-2 Zone Press

Sonuç ve Sonraki Adım

2-1-2 zone pres, sadece öndeki baskı oyuncularıyla değil, tüm takımın uyum içinde hareket etmesiyle etkilidir. Ortadaki oyuncunun kararları, ön hattın yönlendirmesi ve arka hattın güvenliği bir bütünlük içinde düşünülmelidir.

Devamında yarı saha savunmaya geçiş süreci gelir. Bu süreci sonraki yazımda adım adım analiz edeceğiz. 

Basketbolun bilgeliğiyle kalmanızı ümit ederim!
spacer