SENİ BASKETBOL TAKIMINA ALDIM | İlk Turnuva Heyecanı (5)

 Bölüm 5

İlk Turnuva Heyecanı

Antrenmanlara başladığım ilk günden bu yana üç ay geçmişti. Günlerin nasıl geçtiğini bile anlamadım. Basketbol antrenmanlarının yapıldığı saha beni yürekten çağıran, ait olduğum bir yer hissi veriyordu. Antrenmanlarıma erkenden giderek öğrendiğim hareketleri tekrar ediyordum. Melek öğretmenin gösterdiği şut tekniği üzerinde özellikle çalışmalar yapıyordum. Eskiden potaya bile yetişmeyen üç sayılık atışlarım artık yerini buluyor. Hatta bazen fileyle buluşan o sesi veriyor. Çuf.


Seni Basketbol Takımına Aldım

Antrenmanlar yapılırken, takım arkadaşlarımdan Çiğdem ile çok yakın arkadaş olduk. Çiğdem hem takım  hem sınıf arkadaşımdı, hem de en büyük destekçilerimden biriydi. Okulda, tenefüsste hatta bazen de sınıfta fısıltıyla basketbol konuşuyorduk. "Bu hafta sonu ayak çalışmaları yapalım mı?" diye sorduğu bir gün bana şunu dedi:

"Babam arka bahçemize bir pota kurdu, istersen hafta sonu bize gel birlikte basketbol oynayalım."

İlk gittiğimde gözlerime inanamadım. Arka bahçede toprağın üzerinde yükselen tahta direkler üzerinde el yapımı bir pota vardı. Potayı Çiğdem kendi elleriyle boyamış hatta potanın kenar çizgilerini de yapmıştı.

"Babam demirciden bu çemberi yaptırmış, görünce büyülendim." dedi gururla.

Ben de büyülenmiştim. Toprak zemin, ayaklarımın altına yumuşacık bir his veriyordu. Zıplayınca çamura basar gibi oluyordu ama yine de çok güzeldi. Toprak zeminde topu sektirmek zor olduğundan daha güçlü dribling yapmam gerekiyordu ama bu benim için bir fırsattı. Çiğdem ile antrenmanın olmadığı günlerde burada buluşup, saatlerce basketbol oynuyorduk. Dribling becerilerim bu sayede çok gelişti.

Bir gün antrenmana başlamak için Melek öğretmen düdüğünü çaldı. Alkışlayarak orta yuvarlakta toplandık. Melek öğretmenin yüzünde bir gülümseme ve heyecan vardı. 

"Çocuklar," dedi, "bugün size güzel bir haberim var." Uzun süredir antreman yapıyorsunuz ve öğrendiklerinizi göstermek için şimdi karşınıza güzel bir fırsat çıktı. Önümüzdeki hafta sonu Esentepespor ile maçınız olacak!"

"Yaaşaasııın!" diye bir anda bağırdık. O an sevinçle zıplayanlar, birbirine sarılanlar oldu. Ben ise içimden "ilk maçım..." diye geçirdim. 

Melek öğretmen sözlerine devam etti:

"Bu bir dostluk turnuvası olacak. 50'ler spor kulübü ve karşı mahallenin okul takımı da turnuvada olacak. Dört takımın olacağı bu turnuvada kazanmaktan çok eğlenmeniz benim için önemli. Ama her şeyden önemlisi, güçlü yanlarımızı ve geliştirmemiz gereken taraflarımızı göreceğiz."

Kafamda hemen bir maç canlandı, Zeynep ablanın son saniye turnikesi... gözümde o anlar yeniden oynandı.

Skor 43-43'tü. Maçın bitimine 19 saniye kalmıştı. Rakibin en iyi oyuncusu Nina topu aldı. Ama karşısında Zeynep abla vardı. Nina, bir sağa bir sola gitmeye çalıştı ama her hamlesinde Zeynep abla bir gölge gibi onun karşısındaydı. Nina çembere gidemeyince köşeye doğru pas atmak zorunda kaldı. Köşede atılan şutta Zeynep abla harika bir box out yaparak ribaundu aldı. Tabelaya baktığımda 7 saniye kalmıştı. Zeynep abla hemen elindeki topla coast to coast koşusu yaparak birden bire sahayı ikiye böldü. Sağa dribling, sonra bir crossover, Nina geride kalmıştı. Zeynep abla turnikeye başlarken Helen savunmaya yetişti. "Aman tanrım blok yapacak!" dedim içimden. Ama Zeynep abla havadayken kıvrak bir hareketle çemberin tersinden turnikeyi bıraktı. Potaya çarpan top çembere değip sayı olmasıyla korna çaldı.

Maç bitmişti. 45-43 kazanmıştık.

İşte o maçtan sonra Zeynep abladan coast to coast öğrenmeye başladım. Her antrenmanda Zeynep abla bana birkaç tüyo veriyordu. Bir gün Melek öğretmen beni yanına çağırdı:

"Elifciğim, bakalım coast to coast becerilerin nasıl gidiyor?" dedi.

Bazen iyi yapıyordum, bazen kötü ama denemeye devam ediyordum.

Antrenman sonunda Melek öğretmen bize maçlarda giyeceğimiz formaları verdi. O an kalbim daha hızlı atmaya başladı. 

"Elif, senin forma numaran 14," dedi.

14 numarayı elime aldığımda üzerindeki yazılara, kumaşın dokusuna uzun uzun baktım. Bu ilk maçımda giyeceğim formaydı. Formamı giydiğimde kendimi ablalarımla oynayan biri gibi hissettim. 

Maç günü yaklaşırken kendimi hayatımda ilk defa bir basketbolcu gibi hissetmeye başlamıştım.
spacer

TANITIM | Seni Basketbol Takımına Aldım

Tanıtım 

Çok çeşitli yerlerden destek alarak "Seni Basketbol Takımına Aldım" isimli bir roman yazmaya çalıştım. Yazarken pek çok hata yaptım. Yazım hatalarından, anlatım bozukluklarına, yazarken kullandığım dile kadar. Ama yine de basketbol hikayesini yazmaya devam ettim. 

Yaklaşık üç yıl süren bu yolculuğumda öncelikle basketbol hayatımda yaşadığım anılar, anılarımdaki zaman zaman gerçek kişilikler, yazarken desteklerini esirgemeyen öğretmen arkadaşlarım, öğrencilerim ve birlikte çalıştığım basketbol oyuncularına teşekkür ederim.

Seni Basketbol Takımına Aldım

Seni Basketbol Takımına Aldım, Neyi Anlatıyor?

Seni Basketbol Takımına Aldım, bir çocuğun basketbola, arkadaşlığa ve adalete duyduğu inancın öyküsüdür. 

Elif, utangaç ama yetenekli bir öğrencidir. Melek öğretmenin onda yaktığı umut ateşi, onu basketbol sahalarında kendini bulduğu bir yolculuğa çıkarır. Ancak hayat her zaman adil değildir. Takımın başına gelen Bekir koçla birlikte mücadele sadece rakip takımlara karşı değil, sisteme ve adaletsizliğe karşı verilir.

Elif'in liderliğinde büyüyen bu küçük takım; sadece şampiyonluk için değil, bir arada durmanın, birlikte başarmanın ne anlam ifade ettiğini anlatıyor.

"Melek'in Son Sesi" olarak adlandırdıkları son sezon, sahadaki basketlerden daha önemli şeyleri anlatır: Bir pasın değiştirebileceği hayatları.

Bu hikaye, genç basketbolcu adayları ve hayal kuran herkes içindir. Çünkü bazı paslar sadece sahada değil, hayatın ta kendisinde atılır.

Hikayede Hangi Konular İşlenmiştir?

Basketbol hikayesinde; liderlik, kadın dayanışması, değişimle başarılan uyum, adaletsizliğe karşı sisteme baş kaldıran sessiz direniş, basketbol ruhunun tutkuyla birleşmesi ve gençlerin seslerini bularak hayallerinin peşlerinden gitmeleri işlenmiştir.

Seni Basketbol Takımına aldım hikayesinin düzenlemesinde yapay zekadan yardım aldım. Bu yardımlardan da pek çok şey öğrendim. Hikayede zaman zaman gerçek karakterleri de işlemeye çalıştım.

Basketbol büyüsünü hayatıma koyarak bana yol çizen basketbol ustalarıma, arkadaşlarıma ve benden sonraki nesile minnetle...

Bazı paslar sadece sayı getirmez, hayat ta değiştirir.

spacer

Türkiye'de Bir İlk: Basketbol Lisesi

 Türkiye’de bir ilk hayata geçiriliyor. Basketbol Lisesi açılıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Basketbol Federasyonu arasında imzalanan işbirliği protokolüyle başlatılan bu proje, basketbolun ülkemizdeki gelişimine ivme kazandırmayı hedefliyor.

Basketbol Lisesi

Geleceği İnşa Eden Bir Model: Basketbol Lisesi

Basketbol Lisesinin temel amacı, gençleri hem akademik hem de sportif alanlarda yetiştirerek Türkiye basketbolunun geleceğine sürdürülebilir bir katkı sağlamaktır.

Basketbol Lisesi; sporcu, antrenör, yönetici, hakem ve basketbolun diğer paydaşları arasında nitelikli insan kaynağı yetiştirmeyi hedeflemektedir. İstanbul'daki Basketbol Gelişim Merkezi içerisinde yer alan bu modern tesis, tam donanımlı 8 dersliğiyle yaklaşık 200 öğrenciye ev sahipliği yapacak.

Okulun Kuruluş Süreci ve Başvuru Takvimi

Basketbol Lisesi protokolü 2024 yılında imzalandı. İlk öğrencileriyle 2025-26 eğitim-öğretim yılına başlayacak. Aday öğrenciler; akademik başarıları, spor geçmişleri ve özel yetenek sınavındaki performansları doğrultusunda değerlendirilecektir. İlk etapta 24 kız ve 24 erkek öğrenci, Türkiye'nin  Basketbol Lisesindeki ilk öğrencileri olmaya hak kazanacak. 

Başvuru ve okula kayıt süreciyse;
  • Ön başvurular: 29 Mayıs - 23 Haziran 2025
  • Özel Yetenek Sınavı: 27 Haziran - 8 Temmuz 2025
  • Sonuçların Açıklanması: 11 Temmuz 2025
  • Kesin Kayıtlar: 12-17 Temmuz 2025
Başvuru için adayların sekizinci sınıftan mezun olmaları ve en az iki sezon lisanslı basketbol oynamış olmaları gerekmektedir.

Öğrenci İçin Kazanımlar

Basketbol Lisesi öğrencileri, basketbolun profesyonel gelişimi içerisinde çok yönlü eğitim alacaklardır. Bunlardan bazıları:
  • Sistematik bir yapıda akademik eğitim alacaklar.
  • Eğitim ve sporu dengeli bir biçimde sürdürerek kariyerlerinde avantajlar kazanırlar.
  • TBF'nin desteğiyle en güncel yaklaşımlardan an be an haberdar olurlar.
  • Mezun olduklarında TBF'nin 1. Kademe yönetici programına dahil olurlar.
  • Spor psikoloğu, beslenme uzmanı gibi alanında deneyimli hocalarla potansiyellerini en üst seviyeye taşıma fırsatı yakalarlar.

Koçlar ve Kulüpler İçin Kazanımlar

Basketbol Lisesi yalnızca öğrencileri değil, basketbol çevresini de ileriye taşıyacak pek çok fırsat sunabilir:
  • Koçlar ve kulüpler, sistemli yetişen sporculara daha nitelikli yönlendirme yapabilir.
  • Eğitim modelinden doğan doğan sonuçlardan dolayı sporcularının fark yaratmasını sağlayabilir.
  • Basketbolun geleceğine sürdürülebilir yüksek standartlar kazandırır.
  • Okulun uzmanlığı ve birikimi, kulüpler ve koçlar için de referans ve rehberlik oluşturabilir.
  • Basketbolun birleştirici gücüyle gençlerin akademik ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayabilir.

Vizyonum ve Basketbol Lisesine Katkı Dileğim

Basketbol Lisesini, Türkiye basketbolunun geleceği için atılmış tarihi bir adım olarak görüyorum. Eğitimin ve basketbolun entegre olduğu bu modelin, gençlerin potansiyellerini arttıracağına yürekten inanıyorum. 

Önümüzdeki süreçte sporcu, antrenör, yönetici, hakem ve spor beslenme uzmanı gibi pek çok alanda nitelikli insan kaynağı yaratılacağına ve bunun basketbolumuzun çıtasını yükselteceğine inanıyorum.

Basketbol Lisesinin eğitim sistemi geliştikçe TÜBAD, BİDEV, Özel Olimpiyatlar Türkiye gibi kurumlarla yapılacak iş birlikleri sayesinde etkinin daha geniş bir alana yayılacağına ve ülkemizde güçlü bir basketbol geleneği oluşacağına inanıyorum.

Basketbol koçu ve beden eğitimi öğretmeni olarak bu vizyonun bir parçası olmak istiyorum. Özellikle büyük ustalardan aldığım bilgi birikimiyle, hem koçluk hem eğitimci kimliğimle basketbolun gelecek kuşaklarına ilham vermeyi ve katkıda bulunmayı gönülden arzu ediyorum.

Bu nedenle yetenek sınavlarından aldığım görevi büyük bir onurla layıkıyla yerine getirmeyi amaç ediniyorum. Ardından Basketbol Lisesinde sorumluluk almak ta hedeflerimden biri olmaktadır.

Sonuç olarak yıllardır yaptığımı beden eğitimi öğretmenliğini ve koçluğu basketbolla buluşturarak bu güzel oyuna katkı vermek, meslektaşlarımla birlikte Basketbol Lisesini geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak ve basketbolun geleceğine dokunmak istiyorum.

Basketbolun birleştirici ruhuyla herkese selam olsun!
spacer

REZBALL | Bir Halkın Basketboldaki Nabzı

 Basketbol bazıları için bir oyun olabilir. Ama bazıları için yaşam biçimidir.  Amerika'nın güneybatısında oynanan rezball sistemi sadece bir oyun değil; bir halkın, bir kültürün, bir felsefenin basketbol sahalarına yansımış halidir.

Rezball, yerli Amerikalıların yaşadığı kasabalarda oynanan basketboldur. Rezball sistemi; onlar için bir yaşam biçimi, direniş, kültür, umut ve kayıplarıdır.

Rezball

Rezball Oyun Sisteminin Doğuşu

Amerika'nın güneybatısında Navajo, Apache, Pueblo, Lakota, Sioux, Cherokee gibi  Kızılderili halkların yaşadığı topraklarda oynan basketbol; sadece bir oyun değil yerli halkın direnişi ve umudu olarak görülür. Rezball, reservation basketball yani Kızılderililerin yaşadığı küçük kasabalarda oynanan oyun sistemi demektir.

Rezbol yalnızca bir oyun tarzı değil, bir yaşam biçimi, kolektif bir ruh ve bir ritüel olarak önümüze çıkmaktadır.

20. yüzyılın başlarında Kızılderililerin üzerinde uygulanan asimilasyon politikalarına karşı vücut bulmuştur. Kasabalardaki bu yerliler; ana dillerinden ve kültürlerinden koparılmak için bir devlet politikası  geliştirilmiştir. Ancak rezball basketbol sistemiyle Amerikan yerlileri buna karşı bir direniş oluşturdu. Gençler kendilerini basketbolla ifade etmeye başladı.

Rezball, zamanla bir topluluğu ifade etmeye başladı. Navajo'dan Apache'ye kadar basketbolla yapılan direnişler toplumsallık kazandı. Maçlar bir törenin parçası olmaya başladı.

Netflix'te yayınlanan "Rezball" filmi bu kültürü anlatıyor. Bu filmden etkilenerek rezball konusunu araştırdım. İzlemenizi öneririm. Film hem basketbol sahasında hem de saha dışında bir halkın iyileşme çabasını anlatmaktadır. Rezball sadece basketbol maçı değil, aynı zamanda bir yas süreci olarak da ele alınmaktadır. Bir toplumun birlikte iyileşme çabasıdır. Yani basketbolun güçlü birleştirici gücüdür.

Yerli halklar rezball sisteminde çemberi sadece sayı bulmak için değil, acıların paylaşıldığı daireler olarak ele alır. Onlar için her sayı bir yarayı sarar, her ribaunt geleceğe dair bir umudu ifade eder.

Rezball'un Tarihsel Kökleri

Rezball'un temelleri, ABD'nin yerli halka yönelik asimilasyon politikalarına karşı atılmıştır. Yerli halklar ana dillerinden ve geleneklerinden koparılmaya çalışılırken onlar için basketbol bir direniş biçimi olarak ortaya çıktı.

Zamanla onların basketbol sahaları birer sosyal merkez, maçlarıysa birer tören anı oldu. Her maç skordan öte kimliğe, hafızaya ve geleceğe atılan pas oldu. Kendi ana dillerini ve kültürlerini öne çıkararak basketbol oynamaya başladılar.

Basketbolu bir kimliği inşa etmek olarak gördüler. Rezball sistemi onlar için kültürel direnişin, toplumsal birliğin bir parçası oldu. Basketbol onlar için kültürel kimliği sürdürmenin anlamı oldu.

Rezball yerliler için teknik anlamda bir oyun tarzı, kültürel anlamda da kimliklerin tanınması için pratik alan olarak yer edindi.

Rezball Oyun Sistemi Nasıldır?

Rezball, yüksek tempolu, hızlı geçişli, agresif tam saha savunmaya dayalı, sezgisel ve yaratıcı hücum düzenine göre oynanan bir tarza sahiptir. Bu tarz, bir oyun sistemini vurgulamaz; ayrıca bir yaşam biçimini anlatır. Geleneksel basketbol oyununa göre kendince kurallar koyarak oyuna bir felsefe katmaktır. Bunlardan bazıları;
  • Süreklilik gösteren doğaçlama bir transation ofense oynanır.
  • Tam saha baskıyı bir refleks olarak değerlendirerek yapar.
  • Set hücumu yerine sezgilerle oynanan doğaçlama oyunları oynar.
  • ISO oyunlarını kişisel değil toplum için yapılan bireysel yaratıcılık olarak görür.
  • Kendi içinde hücum süresini belirler. Örneğin top kazanıldığı andan itibaren hücum süresini 7 saniye olarak kullanır.
  • Koçlar sadece antrenman yaptırmazlar, onlar ayrıca kültürel rehber ve yapılacak ritüelin yöneticisi olarak değerlendirilir
Rezball oynayan takımlar için verilen mesaj şudur:
Basketbol sadece bir oyun değildir. Baskı gören bir halkın direnerek kendini inşa ettiği kolektif bir ritüeldir.

Bu nedenle rezball sistemini anlamak için sadece oyun planı yetersiz kalır. Seyircilerdeki duygusal anlar, söylenen marşlar ve ritüellerin uygulanması oyuna anlam kazandırır.

Rezball sistemini oynayan takımlar bir şampiyonluğu hedeflemenin ötesinde kendini var etme biçimi olarak görür. Bunun için basketbolu bir oyun tarzı olarak değil, toplumsal hafıza olarak tanımlamaktır. Rezball Amerikan basketbol sisteminde görünmeyen ama derinden hissedilen bir oyundur. Çünkü;

  • Her top çalma bir travmanın dışa vurumdur.
  • Fastbreak umuda vurgudur.
  • Ribaunt bir kimliği sahiplenme mücadelesidir.
  • Her sayı kayıpların anılmasıdır.

Rezball oyununu hissetmek gerekir. Çünkü yaşayan bir toplum hafızasıdır. Oyunun ruhuna dair bir şeyler öğrenmek istiyorsak sahalara değil Kızılderili kasabalarında oynanan oyunlara bakmak gerekiyor. Burada basketbol değil hafızalar basketbol oynuyor.

Bir Navajo atasözü der ki; "sessiz ol, toprak seninle konuşacaktır."

spacer

21 Haziran Dünya Emekçi Antrenörler Günü

 Dünya Emekçi Antrenörler Günü'nün 21 Haziran'da kutlanması, sporun görünmeyen kahramanlarına dikkat çekilmesi açısından önemlidir. Antrenörler gününde sadece başarılar kazanan koçları onurlandırmaz, aynı zamanda koçların karşılaştıkları zorlukları ve onların spora verdiği emeği onurlandırılmalıdır.

Basketbol koçları özelindeyse, bu emek çoğu zaman saha dışında da devam eden maddi karşılığı kısıtlı ama manevi yükü paha biçilmez bir çabadır.

National Coaches Day

21 Haziran Dünya Emekçi Antrenörler Günü Kutlu Olsun!

Basketbol koçları, özellikle altyapıda görev yapan kadın ve erkek emekçi antrenörleri, büyük ustaları ve yaşamını yitirmiş olan basketbol emekçilerini bu vesileyle minnet ve saygıyla anıyorum.

Basketbol koçları, oyuncuların bireysel gelişimini sağlamak, takım kimyasını oluşturmak, stratejik kararlar vermek ve bir yandan da insan yetiştirmek gibi çok yönlü sorumlulukları vardır. Özellikle altyapıda çalışan koçlar, sadece sporcu değil, karakterli bireyler yetiştirme sorumluluğunu çok iyi bilir. 

Bir çocuğun hayatına dokunmak, onun disiplinli, özgüvenli, dayanışma içerisinde olan ve topluma örnek olmasına katkı sunmak koçların yaşam biçimidir.

Sahada ve Ötesinde Basketbol Koçları

Kulüplerin ve milli takımların geleceği, altyapıda atılan temellerle boyut kazanır. Bu temeli atan, sporcuların ilk adımlarına rehberlik eden, sadece basketbol oyununu değil, aynı zamanda takım olmayı, mücadeleyi, sportmenlik ruhunu öğreten basketbol koçlarının emeği paha biçilmezdir.

Her ne kadar basketbol koçluğu meslek olarak tanımlanmasa da, benim için basketbol koçluğu özünde bir emek mesleğidir. Bu emeğin karşılığı sadece alınan ücretle değil, yaratılan ürünle ölçülmelidir. Bir çocuğun potaya attığı ilk basket, alınan ilk galibiyet ya da bir sporcunun "hayatıma yön veren kişi koçumdu" demesi bu emeğin kıymetini ortaya koyar.

Uzun çalışma saatleri, saha içi ve dışı sorumluluklar, düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşuları ve daha niceleri... Tüm bu zorluklara rağmen görevini büyük bir özveriyle sürdüren basketbol koçları gerçek bir spor emekçisidir.

Koçların Yaşadığı Sorunlar

Bu özel günde basketbol koçlarını saygıyla anarken, yaşadıkları sorunları bir kez daha vurgulamak isterim:
  • Koçların sosyal güvencesi sağlanmalıdır. Birçok koç, sigortasız, geçici veya yarı zamanlı çalışmak zorundadır. Bu durum altyapıdaki kulüp organizasyonlarında oldukça yaygındır.
  • Mesleki gelişim imkanları için eşit şartlar oluşturulmalıdır. Ekonomik ve coğrafik sebeplerden dolayı özellikle genç koçların gelişimi kısıtlıdır.
  • Kadın koçların temsiliyeti artmalıdır.
  • Antrenörlük bir mesleki uzmanlık olarak tanımlanmalıdır. Koçluğun meslek olarak tanımlanmaması antrenörlerin emeğini değersizleştiren bir bakış açısı doğurmaktadır.
  • Düşük ücret adaletsizliğine son verilmelidir. Koçların kazançları genelde yapılan işe ve harcanan emeğe kıyasla oldukça yetersizdir. Haftanın neredeyse her günü çalışan altyapı koçları geçimini sağlamakta zorlanmaktadır.
Tüm bu sorunlar ışığında belirtmek isterim ki, daha adil bir antrenörlük için;
  • Koçların örgütlenmeleri teşvik edilmelidir. (TÜBAD, BİDEV, Spor Emek Sen gibi)
  • Federasyonun gözetiminde koçların sosyal güvencesi sağlanmalıdır.
  • Kadın koçların spor ortamında daha görünür ve eşit koşullarda yer alması sağlanmalıdır.
  • Altyapı koçluğu, sistemin kıymetli bir zinciri olarak görülüp maddi ve manevi olarak desteklenmelidir.
21 Haziran Dünya Emekçi Antrenörler Günü, sadece kutlamak yapmak için değil, aynı zamanda antrenörlerin emeğinin görünür kılınması için hak ettikleri saygıyı bulma çabasıdır. Koçların emeğini tanımak ve desteklemek sporu adil ve sürdürülebilir yürütmenin de bir anahtarıdır.

21 Haziran Dünya Emekçi Antrenörler Günü'nü kutluyor, oyunda ve her yerde emek veren tüm basketbol koçlarına sonsuz teşekkür ediyorum.
spacer